15

5K 267 90
                                    

Düzenlenecek.


Kendimden emin ve dik duruşlarla, adımlarımı Mihri ile buluşacağımız yere doğru atmaya devam ettim. Beni ezik ve acıyan bakışlarla karşılaması en son isteyeceğim şey bile olamazdı. Kucağımda kıpırdanan oğlumun yumuşak saçlarına bir öpücük bıraktım. Onu da peşimde sürüm sürüm süründürüyordum sanki bir suçu varmış gibi. Ama elimden gelse onu buralara kadar sürüklemezdim. Onu bırakabileceğim biri yoktu henüz.

Sahil kenarında şirin bir kafeye giriş yaptığımda hemen karşımda bakışları merakla bana dönen Mihri'yle göz göze geldim. Yüzümü sabit tutmaya çalışarak kapıyı ayağımla kapattım ve masaya doğru yürüyerek tam karşısına geçtim. Elini uzattığında derin bir nefes alarak uzattığı elini kavradım. Kısa bir selamlaşmanın ardından ikimizde birer kahve siparişi verdik. Kıvanç'ı kontrol ettiğimde meraklı gözlerle etrafı taradığını gördüm. Bakışlarımı ondan ayırıp Mihri'ye çevirdim ve sıkıldığımı belirtircesine, "E çağırdın geldim. Anlat hadi ne konuşmak istiyorsun benimle?" dedim.

Ellerini masanın altından çıkardı ve boğazını temizleyerek dikkatle yüzüme baktı. "Biliyorum, Ateş'le ilgili konuşmak istemi-" hızla lafını böldüm.

"Sana başta söyledim, Ateş'le ilgili tek kelime duymak istemiyorum dedim. Buraya onun için geldiysen ben kalkayım." oturduğum yerden kalkmadan Kıvanç'ı kucağıma aldım. Mihri telaşla kolumu tutarak ayağa kalkmamı engellediğinde elini iterek, "Bırak Mihri!" dedim. "Onun adını duymak bile midemi bulandırıyor, bırak lütfen."

"Berfu bir sakin olur musun? Seni onunla barışmaya ikna etmek için gelmişim gibi davranıyorsun." dediğinde çenemin ucunu hafifçe kaldırdım.

"Ya neden geldin?" dedim alayla gülerek. Oturduğu yerden kalkmadan gözleriyle beni yatıştırmak istercesine bakmaya başladı. Sabırla nefes aldım ve Kıvanç'ı kucağımdan yan tarafıma aldım. Düşmemesi için elimi karnına doğru kemer görevi görsün diye çapraz bir şekilde uzattım. Bakışlarım tekrar Mihri'ye saplandı. "Anlat, dinliyorum." dedim mırıltıyla.

"Biz kavga ettik Ateş'le. Hatta Çağrı'yla bile etmiş olabiliriz, bilmiyorum. Pişman olduğunu söyleyip duruyordu sürekli. Sonra Çağrı'yla beraber Sedef teyzeye anlatmaya gideceklerdi senin evi terk ettiğini, Ateş'in seni yanlışlıkla(!) aldattığını falan filan. Sinirlendim, ilk andan itibaren hep Ateş'in yanında olduğumu biliyorsun. Sana çok kötü davrandım ama yanında da olmak istedim Berfu," masanın üzerinde duran ellerime uzanarak avuçlarının arasına aldı.

"Sende benim arkadaşımdın ama Ateş daha eskilere dayandığı için mantığıma göre değil duygularıma göre hareket etmiştim, üzgünüm. Biliyorum ahmak gibi davranıp abuk subuk konuştum. Özür dilerim Berfu. Sen benim arkadaşımsın, her şeyi bir kenara bırak hemcinsimsin. Sana destek olmam gerekti ama ben seni umursamadan Ateş'in yanında oldum. Senden binlerce kez özür diliyorum Berfu. Senin yanında olmak, seninle kalmak, sana destek olmak için geldim. Dün gece İstanbul'dan ayrılıp ailemin yanına Adana'ya dönmüştüm sinirle. Çünkü daha fazla kalmak istemedim o ikisiyle. Şimdi neredeler, ne yapıyorlar bilmiyorum. Çağrı birkaç kere aradı beni ama açmadım." sözlerini bitirdiğinde şaşkınlıkla aralanan ağzım söylediği şeyle daha da aralandı. "Berfu, beni affedip yanına kabul eder misin?"

Dolan gözlerine daha da şaşırdığımda benden heyecanlı bir yüz ifadesiyle cevap bekliyordu. Kafamı hızla iki yana salladım, "M-Mihri sen deli misin?" dedim hayretle. Oturduğum yerden kalktığımda bana hayal kırıklığı ile bakıyordu. Masanın etrafından dolanıp yanına geldim ve beklemeden kollarımı boynuna dolayarak onu kendime çektim. Kafede bize delirmişiz gibi bakan insanları aldırmadık. Saçlarının arasına bir öpücük kondurup omuzlarına çıkardım ellerim ve geri çekildim. "Tabii ki de kabul ederim. Özüre gerek yok sen benim arkadaşımsın Mihri."

oyun bozan | tamamlandı Where stories live. Discover now