9

6.5K 275 192
                                    

Düzenlenecek.

_*_


İnsan bazen kendisini kaybolmuş bir zaman diliminde hisseder. Bunu ona hissettiren dış etkenlerdir. Arkadaş ortamı, çevre, aile yaşantısı ve daha bir çoğu... Yaşadığı evrende hayat denen kelimenin karşılığını bulmak için kafa yormak ister. Kişiden kişiye göre değişir tabii bu merak duygusu. Yer yer kafası karışır, bu hayata neden geldiğini sorgulamak ister, sorgular fakat umduğu şeylerle karşılaşmaz. Sonuç olarak yine yaşadığı -yaşıyormuş gibi göründüğü- hayata devam eder. Bu böyle süregelmiş bir döngüdür. Merak eder, sorgulamak ister, sorgular, umduğu şeyleri bulamaz ve bam... Yaşıyormuş gibi göründüğün hayata devam et. Ama şunu da denemeyi unutma; Umduklarını da sorgula...

Şu hayata geldiğimden itibaren hep örnek gösterilen bir aile çocuğu olmuştum. Ailem, annem ve babam elimi sıcak sudan soğuk suya değdirmemiş, beni pamuklara sararak büyütmüştü. Kardeşimi nasıl gözlerinden sakınıp el bebek gül bebek büyüttülerse, beni de bunlardan mahrum bırakmayıp aynı ilgiyi göstermişlerdi. İkimiz arasında asla bir ayrımcılık yoktu. Gerçekten iyi bir aileydik. Sosyetenin içinde olmamıza rağmen bunu kimse kafaya takmaz herkes olduğu gibi görünürdü. Ta ki ailemizin ortak olduğu şirket sahibinin oğluyla beni tanıştırmalarına kadar...

Biz Ateş'le bir otel projesinin yapımında ailelerimizin ortak olarak çalışmasıyla tanışmıştık. Şirketin düzenlediği partide karşılaşmış ve oldukça da samimi olmuştuk. Normalde olsa onu zerre umursamazdım ama aramızdaki çekim ve sonrasında olan aile baskıları bizi bir şekilde evliliğe itmişti. İşte bu evlilik olmadan önce ailemizde çatırdamalar meydana gelmişti. Annemin sürekli sahte gülümsemeleri, babamın bu durumdan sıkılıp anlaşmayı feshetmek istemesi, kavgalar vesaire vesaire...

22 yaşında evlenmiştim ve bu bana göre erken bir yaştı. Evlilikten beklentim her sağlıklı bir çift gibi, mutluluk ve huzurdu. Her şey normal gidiyordu ilk başlarda. Hatta Kıvanç'a hamile kaldığımda üniversiteye gidiyordum. Staj falan derken bu beni oldukça yoruyordu. Kıvanç doğduktan sonra dondurmak istememiştim bunun için bazen Ateş'in annesi Sedef hanım bakıyordu bazen de benim annem. Her şey mükemmel denilecek kadar ilerlerken birden bu duruma gelmemizi sorgulamak içimden gelmese de bunları anlattığımda farkına vardım. İşlerin sarpa saracağı zaten başından belli oluyordu. Her şey belliydi, yazılıydı. Biz sadece oynamıştık ve bitmişti.

Ön koltukta oturmuş arabanın camından şehrin tıkanmış bir gider borusu gibi milim ilerlemeyen trafiğine sıkıntıyla ofladım. Ellerimi göğsüme bağlayıp, dikiz aynasından arka koltukta emniyet kemeriyle oynayan Kıvanç'ı kontrol ettim. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu çocuk dilinde. Burukça gülümseyerek bakışlarımı camdan dışarı çevirdim.

İlerlemeyen araçlar moralimi bozarken, bazı şoför koltuğundaki insanlar kafalarını camlardan çıkarmış, bağırış çağırış birbirlerine saydırırken, bazıları kornaya basabildiği kadar basıyor kızgınlıklarını bu şekilde dile getiriyorlardı. "Bu şekilde giderse akşama evde oluruz. Yani, sanırım." Efdal mırıltımı duymuş olacak ki bana döndü. Dişlerini birbirine bastırıp sıkıntıyla parmaklarını ritimli bir şekilde direksiyona vuruyordu.

"Bu böyle olmayacak," elleri direksiyonu bırakıp el frenini hızla çekti ve emniyet kemerini alelacele çıkarıp bana döndü. "siz biraz bekleyin, ben ne olduğuna bakayım." dediğinde kafamı sallayarak onu onayladım. Arabanın kapısını açarak indi ve kapatmadan samimi bir şekilde gülümseyerek ön tarafa doğru ilerledi, araçların arasında gözden kayboldu.

oyun bozan | tamamlandı Where stories live. Discover now