13

5.8K 237 126
                                    


Düzenlenecek.


Kıskançlık.

Öyle basit bir kelime gibi görünsede nelere sebep olabileceğini anlatacaklarım sayesinde öğreneceksiniz.

Bir kadın düşünün. Kendinden son derece emin ve güçlü bir kadın. Sonra bir erkek düşünün. Flört ediyorlar. Kadın dilinde flört etmek; ne olur ne olmaz yedek klubesi yapayım sonuçta illa ki sevgili olacağız, demekti. En azından Özge'nin söylediklerine ve yaptıklarına bakılırsa öyleydi.

Her neyse, bir erkek ve bir kadın düşündüyseniz ben devam ediyorum anlatmaya. Bu erkeğin mekik çekmesine yardım eden yabancı bir kız düşünün şimdi. Tabii, oğlanın mekik çekmesine yardım eden kızdan, flörtünün haberi yok. Olaylar da bu noktada başladı. Oğlanın kardeşi, flörtü Özge'ye haber salıp abisinin elden gittiğini haber verir vermez taksiye atladığımız gibi spor salonuna geldik ve Özge aniden kızın saçına yapışıp yüzünü koşu bandına sürttürmeye başlamasıyla spor salonu düğün yerine döndü. Allahtan koşu bandı çalışmıyordu da Özge bu fikirden vazgeçip sağlı sollu dövmeye başladı. İnanın ki o ara şoktan durduramadım(!)

Aşırı kıskançlık, felakete yol açıyormuş bugün de Özge sayesinde bunu öğrendik.

Ama bir yerde de haklıydı. Eğer gerçekten Şahkan'ı seviyorsa tabii ki de çevresindeki hemcinslerinden onu korumalı ve bölgesini istila etmelerine izin vermemeliydi. Çok ta güzel belli etmişti ya orası ayrı.

"Benim bir suçum yok bu sefer, hepsi Ulunay'ın başının altından çıktı." diyen Şahkan'ın savunmasına, Özge'den yanıt gecikmedi.

"Bir suçunun olup olmadığını ben karar versem!?" Şahkan denen çocuğun üstüne neredeyse atlayacak olan Özge'yi kolundan kavradığım gibi kendime çektim. Bana ters bir bakış yollayarak tişörtünün eteklerini çekiştirdi.

"Ağzı burnu yamuldu güzelim kız-" Bu olanların sorumlusu diye tahmin ettiğim, ki herkes ona sinirle bakıyordu, adam karısının öldürücü bakışları eşliğinde eliyle ağzına görünmez bir fermuar çekerek sustu. Yanlış hatırlamıyorsam adı Ulunay'dı ve yeşil mavi karışımı gözlü kadının kocasıydı. Kadın, işaret parmağını boğazına yatay bir şekilde getirerek yana doğru ittiğinde gözlerimi onlardan kaçırdım. Kıskançlıktan canım, kıskançlıktan...

"Bu arada, bu kim Özge?" bana samimi bir şekilde gülümseyen kız, Özge'ye bakmadan sanki soruyu bana yönelmişti. Özge benim cevap vermemi istiyormuş gibi ses çıkarmayınca el mecbur elimi ona uzattım.

"Berfu, Özge'nin arkadaşıyım İstanbul'dan." dediğimde ilgiyle başını sallayarak ona uzattığım elimi kavradı ve dostane bir şekilde sıktı.

"Nil ben, Özge'nin iş yerinden arkadaşıyım." dedi ve hemen yanında oturan çocuğu işaret edince çocuk gülümseyerek bana elini uzattı.

"Ardıl, Özge'yle çok yakın bir arkadaşlığımız yok bu prenses sayesinde tanıştık." Nil'in yanağına bir öpücük kondurduğunda biri uyarıcı bir tonda boğazını temizledi. Ardıl gözlerini devirip Nil'i koltuk altına çektiğinde, kaşlarımı havaya kaldırıp bana uzatılan ele baktım şaşkınca.

"Şahkan bende, Nil'in abisiyim. Biliyorum hoş bir tanışma olmadı ama yine de tanıştığıma memnun oldum." gülmemek için dudaklarımın içlerini kemirirken ister istemez bakışlarım ona öldürecekmiş gibi bakan Özge'ye kaydı. Zaten benim ona bakmamla sanki bunu bekliyormuş gibi taarruza geçmişti.

"Acaba neden? Acaba!?" ellerini iki yana açıp şaşkınlıktan çok sinirle sormuştu bunu. Şahkan'ın elini kavrayıp bende ayıp olmasın diye gülümsedim. Geri çekildiğinde ayakta duran Özge'nin yanındaki yerini aldı. Özge gözlerini sinirle devirip kafasını onu görmeye tahammülü yokmuş gibi başka tarafa çevirince elimi dudaklarıma koyup gülmemi bastırmaya çalıştım. "Gerçekten, şu an burada olmasak seni bir kaşık suda boğabilirim, bunu yapabilirim Şahkan biliyorsun değil mi?"
Demesiyle Şahkan cevap vermeye tenezzül bile etmedi. Etse bile Özge'nin bu duruma sakin kalabileceğini sanmıyordum.

oyun bozan | tamamlandı Where stories live. Discover now