twenty seventh

510 56 109
                                    

Hani bazen olur da birinin sizi izlediğini düşünür ve ona göre hareket edersiniz ya; şu an benzer bir durum içerisindeyim. Seok Jin ile yan yana oturuyorduk ve benim düşündüğüm şey şuydu: Eğer Seok Jin, Mr. Sorry ise şu an ne hissediyordu? Birlikte vakit geçiriyor olmamızdan mutlu muydu? Acaba arada ona baktığımı fark ediyor muydu? Çünkü eğer fark ederse ve o Mr. Sorry değil ise işleri zora sokabilirdim. Bunların gerçekleşmesini istemeyiz öyle değil mi?

Film bittiğinde Bojogae ile film hakkında konuşarak salondan çıktık. Jungkook ve Mr. Sorry olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğüm Seok Jin arkamızdan geliyorlardı.

"Sonu neydi öyle peki?"

"Mysterio... O adama bayıldım ama- pislik çıkana kadardı tabii."

(Y/N: İzlemeyenlere spoiler olmaz inşallah:))

"Sorma ya..."

Sonra bir anda Jungkook önümüze geçip "Bölmek gibi olmasın ama, ne yapıyoruz şimdi?" diye sormasıyla durduk. Seok Jin'de bu sırada Jungkook'un yanına geçti.

"Saat 10'a geliyor. Eve gitsek iyi olur." dedi Bojogae. Başımı sallayarak onayladım onu.

"O zaman size eve kadar eşlik edelim."

Bojogae ile birbirimize bakıp "Gerek yok." dedik. Bojogae ile yakın oturduğumuz için birlikte gidebilirdik.

"İtiraz kabul etmiyoruz. Değil mi hyung?"

"Ya, evet."

"Pekala."

Yürürken birlikte film hakkında biraz daha konuştuktan sonra Bojogae ve Jungkook önden yürümeye başladılar.

Arada Jungkook'un davranışları tuhafıma gidiyordu. Acaba Seok Jin'in ve Mr. Sorry'nin arkadaşı olduğu için neyin ne olduğunu biliyor olabilir miydi? Belki biliyordu ve ikimizi şu an olduğu gibi yalnız bırakmak istiyor olabilirdi.

"Düşünceli görünüyorsun."

Seok Jin'in dediği şey ile kafamdaki düşünceleri dağıtıp ona döndüm. "Bir şeyler aklımı kurcalıyor da."

"Bir sorun yok ya?"

Kafamı sağa sola salladım. "Geçen üniversite görüşmen vardı. Ne oldu o?"

"Güzel geçti. Sanırım kabul edileceğim."

"Ah~ Öyle mi? Sevindim."

Gülümseyerek "Seni de beklerim." dedi.

"Umarım. Yine de sınava girecek misin?"

"Hı-hım. Denemek istiyorum."

"Anladım."

Sessizlik olduğunda telefonumu çıkarıp mesaj gelip gelmediğine baktım. Bunu sinemadan çıktığımızdan beri birkaç kez tekrarladığım için Seok Jin'in dikkatini çekmiş olmalı ki "Aklını kurcalayan şey telefonuna sık sık bakma sebebin ile aynı şey mi?" diye sordu. Bir an afalladım. Seok Jin şu an telefonuyla ilgilenmezken Mr. Sorry'den mesaj gelirse o olup olmadığını anlayabileceğimi düşündüğümdendi sürekli kontrol etme sebebim.

"Evet."

"Önemli bir haber mi bekliyorsun?"

"Yok... Birinden mesaj bekliyorum sadece. Öylesine."

Anlıyorum dercesine başını hafifçe aşağı yukarı salladı. Yolun geri kalanında Bojogae ile sokaklarımız ayrıldığı için ikili devam ettik. Aslında kalanını tek başıma gidebileceğimi söylesem bile Seok Jin ısrar ettiği için bir şey diyememiştim. Ve hala Mr. Sorry'den ses yoktu.

Evim görünmeye başlayıp yolumuz bitmek üzere oluğunda anlık gelen cesaretle  durup "Yarın için bir planın var mı?" diye sordum. Şaşkınlığı yüzünden okunurken "Hayır." dedi. "Planım yok."

"Bazı konularda takıldığım yerler vardı. Yardımcı olur musun?"

Cidden ne yapıyordum bilmiyorum ama aklıma geleni söylemiştim. Ama sanırım Mr. Sorry için çabalıyordum ben de. Sahi kaç gün kalmıştı? Belirlediğimiz gün bitmeden onu bulursam bana kızar mıydı? 

"Tabii ki. Nerede çalışalım? Kütüphanede?"

Tam onu kütüphane olmaz diye reddedecek iken "Aa doğru kütüphaneleri sevmiyordun." diye mırıldandı. Biraz kendi kendine konuşur gibi söylese de çok net duymuştum. Ve o da bunun farkına vardığında duraksamıştı. Ben de şaşırmıştım. Mr. Sorry ve Bojogae'den başkası kimse bilmiyor diye biliyordum.

"Sen... Bunu nereden biliyorsun?"

"Ha? Şey... Geçenlerde, kütüphanede kilitli kaldığın zaman okulda bununla ilgili konuşurlarken duymuştum."

Benimle ilgili konuştuklarını duymam rahatsız hissettirse de belli etmemeye çalıştım.

"Üzgünüm..." dedi mahcup bir yüz ifadesiyle.

"Hayır hayır! Senin suçun yok sonuçta."

"Aslına bakarsan var."

"Ne demek istiyorsun?"

"O gün kütüphaneyi kilitleyen bendim."

"Nasıl?"

"Gerçekten içeride olduğunu bilmiyordum. O gün görevli bendim ve son çıkan kişiler içeride kimsenin olmadığını söylemişlerdi bana."

"Sunri'ydi o değil mi? Sana öyle söyleyen Sunri'ydi."

"Evet."

"Biliyordum. Kütüphaneden çıkmadan önce benimle salak saçma konuşmuştu."

"Neden sana karşı böyleler?"

"Bilmem, bazı insanlar kötü olmak için doğmuş gibiler. Sunri'de öyle herhalde."

"Onları umursama. Onların dediği gibi biri değilsin sen."

O da böyle şeyler demişti o zaman. Bir anda Mr. Sorry sen misin diye sorma isteği ile dolup taşsam da durdurdum kendimi. "Teşekkür ederim. Ve dediğim gibi senin bir suçun yok." demekle yetindim.

"O zaman yarın?"

"Okulun oradaki kafede olur mu? Saat 14'de."

"Olur."

"Geldik bu arada. Evim burası." derken elimle de gösterdim. "Teşekkür ederim, eşlik ettiğin için."

"Önemli değil."

"Yarın görüşürüz o halde."

El sallayarak "Görüşürüz." dedi ve gitti.

En uzun bölüm mü oldu ne?

En uzun bölüm mü oldu ne?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mr. Sorry •Jin• ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin