thirtieth

466 48 61
                                    

"Bir şey soracağım."

"Sor Bojo."

"Sen Mr. Sorry'nin Seok Jin olduğunu mu düşünüyorsun?" dediğinde bilgisayara bakan gözlerimi ona çevirdim. Bojogae bize gelmişti ve birlikte ödev yapıyorduk.

"Nereden çıkardın bunu?"

"Son zamanlardaki tavırlarından. Sinemaya gittiğimizde de gözlerin onun üstündeydi. Dün de birlikte ders çalışmak için buluşmuşsunuz."

"Ehe, evet... Jungkook'a söylersin diye anlatmak istemedim. Ama olayı çözünce anlatacaktım zaten."

"Neden Jungkook'a söyleyeyim ki- Haa! İkisinin de arkadaşı çünkü."

"Evet."

"Eheey~ Sherlock Yu Jin iş başında!" deyip güldü.

"Hemen fark etmişsin. Senin de benden aşağı kalır yanın yok."

"Benden kaçmaz! Peki anlayabildin mi bir şey?"

"Hayır... Ya Seok Jin değil ya da çok dikkatli davranıyor. Bilmiyorum. Ama daha fazla bir şey yapmayacağım."

"Neden?"

"Ona karşı hazır değilim. Duygusal anlamda. Kalan günlerin bitmesini bekleyeceğim bu yüzden."

"İyi bir karar olmuş."

"Bu arada." Boğazımı temizledim. "Jungkook'a söylemek yok. Sakın ağzından kaçırayım deme."

"Merak etme." diyerek elini ağzına götürdü ve kilitliyormuş gibi yaptı. Ardından ödevine geri dönmüştü ki kalemi bırakıp kalktı.

"Nereye gidiyorsun?"

"Tuvalete."

"Tamam."

Odadan kapıyı kapatarak çıktığında ödev ile ilgili araştırma yapmaya devam ettim. Dün Seok Jin tuvaletten döndükten sonra bir saat daha çalışmıştık ki ona gelen telefon ile gitmesi gerekmişti. Ben de sonra eve dönmüştüm. Bojogae ise Seok Jin ile çalışmak için buluştuğumu Jungkook'tan öğrenmiş. Bunu ben de söylerdim, eğer Jungkook söylemeseydi.

Birçok sayfadan araştırma yaptığımızdan başım ağrımaya başladığında geriye yaslanıp alnımın iki ucuna parmaklarımı bastırdım. O sırada yatağımın üstündeki telefonumun ışığı yanmıştı. Ödev yapmaya başlamadan önce sessize aldığım için dikkatimi çekmemişti bir süredir.

Kalkıp telefonumu aldım ve yatağın üzerine gelişigüzel oturdum. Öyle ki bilgisayar koltuğunda oturmaktan yorulan vücudum  rahatlayınca uzanır hale gelmem uzun sürmedi.

Telefonun ışığını yaktıran bildirim ise Mr. Sorry'den gelen mesajın bildirimiydi. Tahmin etmiştim. Ben mesaja girdiğim sırada da kapı açıldı. Elinde tepsi ile Bojogae girdi içeri.

"Annen elime tutuşturdu." dedi gülerek. Tepsiyi masaya koyup meyve suyu olan bardaklardan birini bana uzattı ve diğerini de kendisi aldı.

"Ne oldu sıkıldın mı?" diye sordu bardağı ağzına götürmeden hemen önce.

"Başım ağrıdı."

"İşimiz çok daha..."

"Bık-tım." dedikten sonra mesaja odaklandım.

mr. sorry: Bitti mi ödeviniz?

rlw: Hayır...

rlw: Hayır

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.

mr. sorry:

(Yardımcı olabilir miyim?)

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.

(Yardımcı olabilir miyim?)

rlw: Teşekkürler.

Ama yapabileceğin bir şey yok maalesef.

mr. sorry: Peki:(

Kolay gelsin tekrardan.

rlw:

rlw:

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.

mr. sorry:

 sorry:

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.
Mr. Sorry •Jin• ✓حيث تعيش القصص. اكتشف الآن