2; Colmar Tanrısı

3.1K 292 352
                                    

Huhuuuu biz geldiikkk. Bir önceki bölüme gelen yorumlara göre konuyu sevdiniz ve buna gerçekten çok sevindim. Umarım güzelce ve çabucak büyüyen bir fic olur.

Lütfen okuduktan sonra oy atın ve yorumlar bırakmayı unutmayın. Yaptığınız her yorum bir sonraki bölüm için gerçekten ilham oluyor. Teşekkürler ve iyi okumalar🤟🏻💜

 Teşekkürler ve iyi okumalar🤟🏻💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

KIM TAEHYUNG

Bugünkü tek başıma yapacağım gezi için üzerimi giyinip kahvaltıyı kaçırmamak için aceleyle otelin kahvaltı salonuna indim ve kendime iki tabak ve iki farklı mısır gevreği aldıktan sonra cam kenarındaki masalardan birine oturmuş, ağzı tamamen dolu olduğu halde telefonda biriyle konuşan Yeoubi'nin tam karşısına oturmadan önce onu sessizce ve tatlı bir tebessümle selamladım.

Yaklaşık beş dakika sonra telefonu kapattı ve algısını tamamen bana odakladı. Üzerimdeki her bir kıyafet parçasını dikkatlice inceledi. ''Yakışıklı gözüküyorsun.''

Mısır gevreğinden koca bir kaşık alıp ağzıma koyarken başımı salladım ve ona göz kırptım. O da ekmeğine reçelini sürerken konuşmaya devam etti.

''Kahvaltıdan önce bende biraz dolaştım ve gerçekten bayıldım buraya. Senin de seveceğine ve muhteşem fotoğraflar çekeceğine eminim.'' dedi, geldiğimde masanın üzerine koyduğum fotoğraf makinemi gösterirken.

Ağzımdaki mısır gevreğinin tamamını mideme gönderken sonra ona cevap verdim. ''Burayı sevmen benim seveceğim anlamına gelmez? Neden burayı bana sevdirmek için uğraştığını anlamıyorum.''

Gözlerini devirdi ve arkasına yaslandı. ''Anın tadını çıkart Taehyung. Sadece bunu yap.''
''Tamam. Gezerken sana bir hediye alacağım, çok sevdiğin Colmar'dan bir hatıra.''

Gözleri mutlulukla parladı. ''Öyle mi? Teşekkür ederim, çok incesin.''

Kahvaltıdan sonra otelin önünde beni tek başıma geziye uğurlarken biraz huzursuz gözüküyordu.

Kendimi bildim bileli Yeoubi hep benimleydi, nereye gitsem yanıma baktığımda hep onu görürdüm ve yanımda onun olduğunu bilmek bana inanılmaz bir güven verirdi.

Eh sanırım ikimizde birbirimizden ayrı durmaya pek alışık değildik.

''Eğer kaybolursan ya da sıkılırsan ara, seni almaya gelirim.''
''Tamam, anne.'' dedim dalga geçerek ve bu ikimizin kısa süreli kahkaha atmasına neden oldu.

Ona el sallayarak otelden çıktığımda kendimi tamamen yabancı hissettim. Hiç bilmediğim sokaklardaydım, hiç görmediğim insanlarla göz göze geliyordum ama sanırım Yeoubi haklıydı...

Burası güzeldi ve fotoğraf çekmek için muhteşem gözüküyordu.

Yavaş yavaş Arnavut kaldırımlı sokaklarından ilerlemeye başladım. İki sokağın ortasında hep köprüler vardı ve bu köprüler birbirine bağlıydı. Köprünün altından akıp giden kanallar buradayım dermişçesine ara sıra fazlaca gürültü yapıyorlardı.

Flame Of Love | Taejin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin