-Hasta-

230 35 3
                                    

Evet, artık neden yazdığımı ben de bilmiyorum.
Ama açıkçası umrumda değil, bunlar geleceğe yatırım. Sen anlamazsın.

Seninle geçirdiğimiz o günü unutamıyorum.
Deli gibi canım yanıyordu, ağlayacaktım açıkçası... ama sen yanıma geldin, oturdun ve beni sakinleştirdin. Sanırım, buna alışabilirim.
Yani yanımda olmana... Neyse.

Bugün farklı bir şeyi anlatacağım. Geçen hafta hatırlarsan, yani tabii ki hatırlarsın.
Hastalanmıştın.
Bunu anı olarak saklamak istiyorum, o yüzden yazıyorum.

Okulda tuvaletteki günden sonra sık sık yanıma gelmeye başladın. Hatta Jeno salağı ile barış bile imzaladın. Bu sanırım en garip olan kısmıydı. Ben olsam Jeno'yu gördüğüm ilk yerde yine döverdim.
Dur, konumuz Jeno salağı değil. Konumuz sensin.

Şimdi hastaydın işte, yanıma gelmedin o gün ne olduğunu da bilmiyordum.
Merak ettim, o yüzden kalkıp sınıfına gittim.
Sınıfında da yoktum.
İyice merak etmeye başlarken etrafındaki birkaç arkadaşına sordum ama bilmiyorlardı.
Bu... ilginçti. Aşağı inip sana mesaj attım.
Yaklaşık bir saat sonra bana geri bir mesaj geldi.
"Hastayım Renjunnie, o yüzden okula gelemedim. Merak etme, önemli bir şeyim yok. Okula gelince görüşürüz."

Kesin okula gelince görüşürdük. Buna inanmış ya bir de söylüyorsun, okolo golonco goroşoroz.
Tmm.
Neyse ben o gün tabii ki okulda duramazdım.
Okuldan kaçtım.
Annemler sonra temiz bir azar çekti ama ben uslu bir çocuğum. Direkt dürüstçe 'en sevdiğim arkadaşım' hastalanmış dedim.
Yani arkadaşım kısmı hariç dürüsttüm.
Onlar da benim ne kadar altın kalpli bir insan olduğumu falan söylediler. En son işte şey diyordum,

"Yha, utandırıyorsunuz beni. Büyütülecek bir şey değil, aaaa."

Yani en azından hayalimde böyle oldu.
İşin aslı annemler cidden çok kızdı ama mazaretimi söyleyince pek bir olay olmadı.
Bir de ceza aldım...
Bunun ne olduğunu söyleme gereği duymuyorum.
Babam ve onun lüzumsuz çözümleri her neyse.

Okuldan kaçtıktan sonra eve gidip çorba yaptım. Elim yatkın böyle şeylere.

Sonra tabii ki evine gittim.
Evini tabii ki biliyorum Na Jaemin.
Hadi ama, ben senin bir numaralı sapığınım.

Neyse işte, eve geldim. Elimde çorba var. Kapıyı çaldım. Kapıyı sen açtın, senin tek yaşadığını ve ailenin yurt dışında olduğunu biliyordum.
Üzerinde bir battaniye vardı. Beni görünce şaşırdın ama o şaşkınlık yerini hemen güzel ve yorgun bir tebessüme bıraktı. Seni hemen içeri ittirdim ve kapıyı kapattım.
Sen bu arada söyleniyordun.
"Geleceğini tahmin etmiyordum, hem okuldan nasıl çıktın sen?"

Bir kere tahmin ettiğini biliyorum. Hatta gelmemi istediğinden bile eminim. O yüzden boşuna çırpındın o gün.

Elimle susmanı işaret ettim. Sonra da sorumu yönelttim.

"Derhal odana gidip yatıyorsun ve mutfak nerede? Az sonra ben de yanına geleceğim."

Elinle mutfağı gösterdin ve sözümü ikiletmemeyi öğrenmiş olmakla birlikte odana yürüdün.

Elimdeki çorbayı tencereden bir tabağa boşalttım. Hâla sıcaktı, tabağı tepsiye koyup, su ve ilaç da koyarak odana doğru ilerledim.

Yatakta büzülmüş yatıyordun, yorganın altına saklanmıştın. Bir bebekten her zamanki gibi bir farkın yoktu. Belki de gördüğüm en şirin manzaralardan biriydi bilemiyorum.

Yanına ilerledim, çorbayı kenara bıraktım ve seni yorganın altından çıkardım. Bana uykulu bir ifade ile bakıyordun yanakların kızarmıştı ve boyası akmaya başlamış sarı saçların alnına dökülüyordu. Yüzünde o eşsiz gülüşünü görmek isterdim ama sen çok yorgundun. Sana zorla çorbanı içirdim. Ardından elimi alnına koyup ateşine baktım. Ama elim fazla soğuktu ve anlayamadım. O yüzden dudaklarımı alnına değdirdim, ben değdirdikten sonra altımdaki bedenden ufak bir titreme kazandım.

Jaemin öptüğüm (daha doğrusu öpmek bile sayılmaz ama) için mi? Yoksa üşüdüğün için mi bilmiyorum, neden titrediğini merak ettim. Eğer öptüğüm içinse dedim içimden, bu... bu fazla güzel.

Neyse.
Çok fazla ateşin vardı, sessizce üstündeki yorganı alıp kenara attım ve seni yatırdım.
Yüzüne bakarak konuştum.

"Altına ve üst tarafına daha ince kısa bir şeyler giymen lazım, bunu yapabilir misin?"

Bu soru karşılığında başını salladın.

"Giyinebilirim ama, üşümek istemiyorum."

Başımı ben de anlayışla sallarken sana gülümsedim.

"Başta biraz üşüyeceksin ama sonra geçecek. Hadi ben senin için ıslak bez ayarlarken sen de üstünü değiştir."

Ben banyoya ilerlerken sen usulca yerinden kalktın. Son gördüğüm buydu.
Hasta olunca sözümü daha çabuk dinlediğini fark ettim o gün. Bu durum tabii ki hoşuma gitti.
Hadi ama, kimin hoşuna gitmez ki?

Banyoda bezleri ısıtıp ufak bir kaba da su koyup yanına geldim. Sen çoktan yatağa girmiş ve yine üstünü örtmüştün.

Üstündekini yavaşça tekrar açarken titrediğini fark ettim. Bu içimde bir yerin sızlamasına ve senin acı çekmene katlanamadığımı fark etmeme sebep oldu.

Elime ufak bezleri alıp vücudunun belli noktalarına koydum.
Bir süre seni izledim. Çok terlemiştin, gözlerini açacak durumda bile değildin ve yanında kimse yoktu. Kimse burada değildi... nasıl iyileşmeyi planlıyordun çok merak ettim. Bezler kuruyunca yerine yenilerini koydum o sırada belli belirsiz kesik kesik bir fısıltı duydum. Duyabilmek için sana doğru eğildim. Bu sefer biraz daha net duyabiliyordum. Bu bir konuşmadan ziyade sen sayıklıyordun.

"Renjun... Renjun."

Sayıkladığın şeyin benim ismim olduğunu fark etmem ile şaşırırken saçlarını okşadım.

"Buradayım, yanındayım."

O arada senden o an beklenmeyecek bir kuvvet ile beni kendine çektin. Yanına yatmamı istediğini anlayınca sana uyum sağlayıp yanına girdim. Sırtını bana yaslayarak ters döndün ve göğsüme sığındın.

Tanrım... o an var ya... o an gerçekten paha biçilmezdi.

Kollarımı sana sardım ve rahatsız olmandan korkarak orada öylece yatmaya başladım.
Bir süre sonra ateşin düşmeye ve nefeslerin düzenli hâle gelmeye başladı.

Bu beni mutlu ederken daha fazla kalırsam evde beni büyük bir kıyametin beklediğini düşünüp yerimden kalktım.

Üstüne daha ince bir örtü örterken bezleri son kez değiştirdim. Ve ilaçları komodine bir bardak su ile bırakıp evden çıktım.

Bu hayatımda geçirdiğim en güzel akşamlardan biriydi bundan emindim.

Umarım sabah iyi hissederek gelirsin diye düşünerek eve doğru ilerledim.

Bunu anı olarak saklamam gerekti Na Jaemin.
Biliyorsun... sen de o günü hatırlayınca salak salak sırıtıyorsun.

Bu bebişlerin en en en soft bölümü olabilir bu. Daha da soft bölüm olur mu olmaz mı bilmiyorum. Çünkü daha çok troll bir çiftler biliyorsunuz. Neyse işte umarım sevmişsinizdir.
🌙

memories//renminWhere stories live. Discover now