-Saklayacağım tek mektup-

186 25 7
                                    

Bugün farklı bir gün Jaemin-ah.
Neden diye soracak olursan... bunu ben de bilmiyorum. Bu sadece bir his.
Geçen gün yaşadıklarımız biraz tuhaftı.
Gözümü morarmış görünce yüz ifaden gerçekten korkmuş gibiydi ve ben iyi olduğumu fısıldadım sana.
Umarım inandırabilmişimdir seni.
Bu mektupta aslında o ev denilen yerde ne yaşadığımı anlatacağım.
Ama bu mektup sana ulaşmayacak. Sadece sana içimi döküyormuş gibi hissediyorum.
Anlıyor musun?

Aptalca gelecek belki ama insanlar gözüme iğrenç görünüyorlar. Bencil, ukala, kendini beğenmiş, egoist ve asla hata yapmayacağına inanan pire torbaları gibi.

Bunun en büyük sebebi ve kanıtı babam.

Lisenin ilk senesi kendimi sorgulamaya başladığım ilk zamanlardı. Ciddi bir sorgulamadan bahsediyorum. İçimde bir şeyler farklıydı. Çocukluktan beri bildiğim ama toplum yüzünden her yerde, kendi içimde dahi inkâr ettiğim farklılıklardı bunlar.

Ben kadınları ilgi çekici bulmuyordum.
Bunu çocukken nasıl fark ettin diyecek olursan... bir erkek çocuğuna hayranlığın ötesinde bir sevgi beslemem ile oldu. O zamanlar annemler buna yalnızca ilkokul çağının getirdiği kafa karışıklığı gibi bakmış olsa da, hatta ben kendimi buna ikna etmiş olsam da lisede işler değişti.

Aslında bakarsan babamın gözlerindeki korkuyu ben daha küçük bir çocukken gördüm.
Ya ben "normal" değilsem?

Biliyordu, en başından beri bir şeylerin farkındaydı. Ama susturdu çünkü rezil olamazdı. Koruması gereken bir ismi, leke sürülmemesi gereken bir rütbesi vardı. Onun oğlu kendi cinsiyetinden hoşlanamaz, böylesine mide bulandırıcı iğrenç bir eylemde bulunamazdı.

Rol yaptım, ilkokuldaki o çocuğa gidip çiçek verdikten ve güzel olduğunu söyledikten sonra rol yapmaya başladım.
"Hayır, benim böyle duygularım yoktu. Sadece şaka yaptım sizlere." dedim.

Gözden kaçırdığım şey ise insan kendinden kaçamazdı. Liseye kadar rolümü o kadar güzel oynadım ki. Babam arkadaşlarım ile olan muhabbetlerimi dinler, onun gözünden "doğru" bir ilişki kurup kurmadığıma bakardı. Onu bile inandırdım. İçimde ne var ne yoksa, ne kadar çıkmazım varsa sakladım.

Lisede ise... her şey farklılaştı çünkü ben internet ortamına açıldım. Kendimi bulmak için yapıyordum bunu ama eşcinsellik hakkında gördüğüm en ufak şeyde ellerim karıncalanıyor ve "Hayır, Renjun sen eşcinsel değilsin." diyordum kendime.

Bazen ise kendimi ikna edemeyince içim dışıma çıkana kadar kusuyordum.

Annem bu garip tepkilerimin sebebini öğrenmek istedi ve başardığında oğlunun kendi içinde verdiği savaş karşısında sadece ağladı.

Kurduğu cümleleri hâlâ hatırlıyorum.

"Senin katilin olmak istemiyorum, senin kendin olmanı istiyorum oğlum. Bana uymayan meseleler olsa bile ben senin ruhsuz bedenini istemiyorum."

Biliyordu ben babamdan korktuğum için kendimden iğreniyordum, e bu da beni öldürüyordu. Kelimenin tam anlamıyla hem ruhsal hem fiziksel olarak beni öldürüyordu.

Ama annemin o cümleleri bana yardımcı olmadı.

Evde annemin sözü asla dinlenmezdi. Babam eşcinsellik konusuna ne kadar karşıysa ve ne kadar iğrenç buluyorsa bir kadının sözünü dinlemeyi de o kadar saçma ve lüzumsuz buluyordu.

memories//renminWhere stories live. Discover now