Garip

209 30 0
                                    

Na Jaemin in the house.
Bu cümle böyle miydi acaba?
Neyse, neyse.
Sevgili Huang Renjun, sürekli mektup yazan sen olduğun için bir iki tane de ben yazmak ve saklamak istedim. Bu benim ilk mektubum^-^
Geçenlerde ben hastayken evime gelip bana baktın.
O günden sonra sana yaklaşmak benim için daha zor bir hâl almaya başladı.
Hayır, kötü hissettiğim için değil.
Aksine daha önce bu kadar güzel hissetmediğim için korkmaya başladım.
Bu biraz garip, biraz nefes kesici, biraz ise utandırıcı bir his.
VE HÂLÂ BANA UKE DEMENE KATLANAMIYORUM!
Bugün bu mektupta seninle yaşadığım bir anı da ben anlatacağım.
Geçen gün yaşadığımız bu olayı anlamlandıramadım ve sana sormaya da çekiniyorum.
Yanına geliyorum sık sık, sen sınıfından pek çıkmayı sevmiyorsun.
İnsanların seni görmesini istemiyorsun bunu anladım.
Aslında... bu durum içime fazlasıyla oturuyor.
Okulda mutlu değilsin ama en azından evinde ailen ile mutlusun diye kendimi avutuyorum.
Ama sadece avutuyormuşum.
Artık onu da yapamıyorum.
Bana birkaç defa evde küçük bir kız kardeşin olduğundan, onu çok sevdiğinden ve benim de onu çok seveceğimden bahsetmiştin.
Onunla tanışmak istediğimi söylediğim zaman ise yerinde rahatsızca kıpırdanmış ve,

"Belki sonra bakarız bebeğim."

diye beni cevaplamıştın.
Ne olduğunu anlamamış ama sadece belki de ailen ile tanışmamı erken buluyorsundur. Ya da ne bileyim, daha önce bir arkadaşın ailen ile tanışmamıştır falan diye düşünüp çok sorgulamamıştım. Sen o gün konuyu değiştirmiştin ve ben geçen güne kadar ailen ile ilgili en ufak bir şeyden şüphelenmemiştim.

Ama işler değişti.
Yanına geldiğim o gün masaya başını koymuştun, sırtın kapıya yani bana dönüktü.
Bir süre uzaktan sana baktım.
Kafanda üstündeki sweatin şapkası vardı.
İzledim seni, şapkanın içinden dökülen karamel rengi saçlarını falan.
Bunları sana söylesem ya da sana öyle baktığımı yakalasan eminim ki bana o bir numaralı "Ooo, bakıyorum da birileri beni izlemekten zevk almaya başlamış." adlı bakışını atardın.

Ben de seni izlemeyi kısa kesip yavaşça yanına adımladım.
Yanına oturup omzuna dokundum ve sıvazladım.

Sen irkildin. Yanına oturduğum için olduğunu düşündüm.

Hırıltılı ve kısık bir sesle mırıldandın.

"Jaemin sensin, değil mi?"

Sen hiç böyle yapmazdın, anlam veremedim. Ama sana ayak uydurdum.

"Evet benim."

Ufak bir gülme sesi duyuldu. Ama bu çok... yorgun bir gülüştü.
Senin normal gülüşlerin gibi değildi.

"Renjun, neden bana bakmıyorsun?"

Ses gelmedi.
Sonra bir iç çekiş duydum.
Belki de... belki de o an seni yalnız bırakmalıyım diye düşünüp yanından kalktım. Son kez sırtını okşadım ve sınıftan çıktım.

Keşke... keşke çıkmasaydım.
Öğle arasında yoktun, sonra ben öğle arası bitimi okula girerken seni Jeno ile konuşurken duydum.

Seçebildiğim yalnızca birkaç cümle oldu ama bana yettiler.

"Babam ve onun lüzumsuz çözümleri."

dedin.

Jeno,

"Acıyor mu dedi?"

Anlam veremedim. Başını iki yana salladın ve

"Alıştım."

dedin.

Sonra arkanı döndüğünü görünce geri döndüm ve başka yöne yürümeye başladım.

O sırada sen okuldan çıkarken sana baktım.
Yüzünün her yeri yara içindeydi.
Gözün morarmış, dudağın patlamıştı.

Tam o an göz göze geldik. Ben sana şaşkınca bakarken sen anın telaşı ile dudağını ısırdın ve sakince derin bir nefes alıp dudaklarını oynattın ne dediğini gayet iyi biliyordum.

"Ben iyiyim, seni seviyorum."

Ve sonra da hızlı adımlar ile okuldan çıktın.
Ne oluyor Huang Renjun?
Sen ne yaşıyorsun?
Ve benden ne saklıyorsun?

Soruları artık günlerce kafamın içinde dolaşan sorular arasında ilk sıraya yerleşti.

Umuyorum bok olmadı.

Biraz bir şeyler olsun istedim.
Bu kitabı kafama göre yazıyorum ve bu da böyle gelişti.
Ne düşünüyorsunuz, fikirleriniz neler?
Troll çiftimiz neler yaşayacak fikirler varsa alabilirim.
Tşk. 🌙

memories//renminWhere stories live. Discover now