Bölüm 25

907 79 51
                                    


BÖLÜM 25

Zaman tüm başına buyrukluğuyla akıp geçiyor güzellikleri de kötülükleri de beraberinde götürüp gidiyordu. Doruk Çetiner'in yakalanmasının üzerinden tam iki ay geçmişti. O gün yaşadığım korku zaman geçtikçe azalsa da hala zaman zaman aklıma geliyor ve düşüncelerimi ele geçirmeye çalışıyordu.

Doruk Çetiner, o gün yakalanmış ve kısa bir süre sonra tutuklu yargılanmasına karar verilmişti ve bugün ikinci kez mahkemeye çıkacaktı. Alp amca benim de mahkemeye giderek o gün ve daha öncesinde olanları anlatmam gerektiğini söylemişti. O yüzden bugün biz de orada olacaktık ve ne yazık ki o adamın yüzünü bir kez daha görmek zorunda kalacaktık.

Belimi saran kolların sıcaklığı düşüncelerimin üzerindeki kara bulutları yok etmeye yardım ederken hissettiğim kalp atışları ruhumun huzurunu tüm benliğiyle koruyordu. Bulut'un sevgisi sanki beni tüm kötülüklerden koruyordu.

Başımı kaldırıp huzurla uyuyan yüzüne baktım ve dudaklarım küçük bir gülümsemeyle kıvrıldı. Ona biraz daha sokuldum ve kalp atışlarını dinledim sessizce. Belimdeki kolları beni biraz daha sarmalarken gözlerimi huzurla yumdum.

Sessizlik zihnimdeki kalabalıklardan uzaklaştırdı beni bir an için. Saat daha çok erkendi, bu yüzden de bu huzuru dinlemek için biraz daha izin vermiştim kendime. Bir an sonra hissettiğim güçlü bir mide bulantısı tüm bedenimi sarsarken Bulut'un kollarını yavaşça uzaklaştırdım ve yataktan çıkıp hızla banyoya koştum.

Birkaç dakika sonra bütün gücüm çekilmiş bir halde ayağa kalktığımda kendimi toparlamaya çalışıp yüzümü soğuk suyla yıkadım ve kendime gelmeye çalıştım. Soğuk su biraz olsun kendimi toparlamama yardımcı olurken derin nefesler aldım. Biraz daha iyi hissetmeye başladığımda banyonun kapısını açtım. Tam karşımda endişeli gözlerle bana bakan Bulut' u gördüğümde dudaklarıma küçük bir gülümseme yerleşti.

''Yağmur'um iyi misin?'' Deyip yüzümü endişeli bakışlarıyla inceledi ve beni kendisine doğru çekip kollarını belime sardı. ''Rengin de solmuş, hasta mısın yoksa?''

Ben de kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım ve kokusunu derince içime çektim. Şimdi daha iyi hissediyordum işte. ''Ufak bir mide bulantısı sadece ama şimdi iyiyim merak etme.'' Dedim başımı kaldırıp gözlerine bakarken. Biraz eğildi ve dudaklarını alnıma dokundurup küçük bir öpücük bıraktı.

''Ateşin yok ama çok halsiz görünüyorsun Yağmur'um. Gerçekten iyi misin?'' Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum ve gülümsedim.

''Gerçekten iyiyim sevdiğim merak etme hiçbir şeyim yok. Akşam doğru düzgün yemek yememiştim ya ondan oldu herhalde.'' Dedim yanaklarını yavaşça okşayarak. Bana kuşkuyla baksa da daha iyi olduğumu gördüğünde derin bir nefes aldı ve başını yavaşça sallayıp gülümsedi.

''O zaman hemen mutfağa gidiyoruz ve güzel bir kahvaltı yapıyoruz.'' Dedi alnıma bir öpücük bırakıp beni odadan çıkarırken. Gülümsedim ve bana uzattığı elini tuttum.

''Ben de zaten çok acıkmıştım.''

...&&&&&&...

Adliyenin koridorundaki sandalyelere oturmuş beklerken etrafımızdaki insanlara bakıyordum. Kimisi endişeli kimisi heyecanlıydı, kimisinin de aceleci adımları vardı. Yaklaşık on beş dakika önce gelmiştik. Alp amca bize yapması gereken ufak birkaç iş olduğunu ve onları tamamlayıp geleceğini söyleyip gitmişti. Yağmur'un elini avcumun içine alıp endişelerini kovmaya çalışsam da endişesini kalbimin derinlerinde hissedebiliyordum.

''Yağmur'um iyisin değil mi?'' diye sordum sabahtan beri kaçıncı kez olduğunu bilmeden. Sabah onu bitkin bir halde gördükten sonra hasta olmasından korkuyordum. Bakışlarını bana çevirdi ve gülümsedi.

RUHUMA DOKUN (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now