5🍀

9.5K 804 503
                                    

|Felix'den|

Aptal olma.
Aptal olma.
Aptal olma.

"Aish!"

Sessizce isyan etmemle kendimi koltuğa atmam bir oldu. Min Ho olmadığı için rahattım ama yukarıda on dakika önce uyuyan bir Shin Ji vardı.

Lee Shin Ji...

"Tanrım..."

Delirmiş olmalıyım.
En yakın arkadaşımın kardeşi olması dışında...Shin Ji bana göre bir kız değildi. Ancak onu ilk gördüğüm günden beri aptal gibi heyecanlanmama engel olamıyordum. Asla böyle biri değildim...

Şuan hiçbir şey almadan Kanada'ya kaçsam, ve kimse ile görüşmesem daha rahat olmaz mıydım acaba?

Kendine gel Felix.
Shin Ji kesinlikle sana göre değil. O daha çocuk!

"İki yaş var be aramızda!"

Beynimin her yerinde yankı yapan sesi ile gülümsemeden edemedim. O... tatlıydı.

Min Ho beni öldürecek..

Kanepeye uzanıp rahat bir pozisyon aldım. Uykum yoktu ve içimden gidip ona bakmak geliyordu. Şuan benim odamda, benim yatağımda yatıyor olduğunu bilmek iyi gelmiyordu.

Belki... kapıdan bakıp çıkabilirdim? Uyumamışsa? Büyük rezillik.

Yapma Felix, orası senin odan. İlla ki bir bahane bulabilirsin. Rahat olup olmadığını görmek istiyordum. Onu uyurken izleme düşüncesi beni öldürüyordu.

Gerçek bir aptalım.
Odama giden merdivenleri çıkarken sadece bunu söylüyordum kendime.

Hangi kız için böyle hissetmiştim ki? Üstelik karşıma tavşan kostümü ile çıkan bir kız için.
Onu kaldırıp merdivenlerin ucuna bırakırken bile kalp atışlarımı duyabilmiştim.

Odamın önünde durup derin bir nefes aldım. Kapıyı yavaşça araladım ve kafamı içeri uzattım.

Uyuyordu.

İçeri girip yatağın önünde dizimin üzerine çöktüm. Kesinlikle bir bebekten farksızdı. Hayranlıkla yüzünü incelerken onu öpmemek için zor duruyordum. Bana yakın, bir o kadar da uzaktı.

Neydi aramızdaki engel?
Min Ho mu? Sanmam...

Onun Shin Ji'nin ilişkilerine karışmadığını biliyordum. Bu demek oluyor ki engel bendim.

Onu üzmekten korkuyordum.

Ve onu üzebileceğimi de biliyordum.

Tekrar fısıldadım kendime.

Aptal olma.

Hızla odadan çıkıp kapıyı kapattım ve aşağı salona indim. Kanepeye oturup başımı ellerim arasına aldım. Yüreğimin ortasında bir yumru vardı. Bu saçma hallerimden bir an önce kurtulsam iyi olacaktı.

Kapı zili ile yerimden kalkıp ilerlemeye başladım. Oldukça geç bir saatte gelen Min Ho yorgun görünüyordu. Onu içeriye alıp kapıyı kapattım. Montunu çıkarıyordu.

"Nahee nasıl oldu?"

"İyi iyi, sorun yok. Ufak bir krizdi bu sefer."

"Rahatladım..."

Salona geçtik. Gözlerinin Shin Ji'yi aradığını fark ettim, göremeyince gülümsedi.

"Uyudu mu fare?"

Gülümsedim.
"Hm. Benim odamda, biz salonda yatarız diye düşündüm."

"Fark etmez bana da, sen niye yerinden oldun oğlum? Shin Ji Garfield gibidir, her yerde uyuyabilme potansiyeline sahip."

"Kızı salonda mı bıraksaydım, saçmalama. Ben çarşaf sereyim şuraya sen üstünü değiştir."

Üst kata çıkıp annemlerin odasına girdim. Min Ho için yastık falan çıkartırken terlediğimi fark ettim o sırada. Şu salak saçması hareketlerimi fark etmesinden korkmuştum sanırım. Şuan öz kardeşimden farksızdı, bu yüzden bana karşı iyiydi. Ama tersinin fena olduğunu biliyordum.

Kısacası; Shin Ji konusunu içimde bir yerlerde tutmanın anlamı yoktu. Onun için de kendim için de rafa kaldırsam iyi olurdu.

💚🍀

I'm Here | Lee FelixWhere stories live. Discover now