6🍀

10.2K 814 1.1K
                                    

Sabah uyandığımda önce birkaç saniye tavanla bakıştım. Buranın benim tavanım olmadığını anlamam uzun sürmemişti. Sonradan kafama dank etti, Felix'in odasında olduğum.

Kalkıp yatağı toparladım ve odadan çıktım. Burnuma nefis kokular geliyordu, bu beni mutlu ederken salon ile birleşik mutfağa geçtim heyecanla.
Gördüğüm manzara çok mükemmeldi. Sanırım dünyanın en şanslı kızı falandım.

İki tane yakışıklı, yüzlerindeki gülümsemeleri ile şakalaşarak kahvaltı hazırlıyorlardı.

Felix elindeki krep tabağı ile masaya doğru döndüğünde kapı önündeki beni fark etti. Yüzündeki büyük gülüş yavaşça silindi ve yerini tatlı bir tebessüm aldı.

"Günaydın."

"Size de~"

Felix birkaç saniye daha bana bakarak gülümsemiş, sonra kaşlarını çatarak kafasını iki yana sallamış ve diğer tarafa dönmüştü. O sırada abim yanıma gelip saçlarımı karıştırdı.

"İyi uyudun mu?"

"Hm, biraz sizin için endişe ettim ama hemen uyudum sonra."

"Nahee şuan iyi."

Gülümsedim. Biraz sonra kahvaltıya başlamıştık. Onlar aralarında konuşurken ben krepleri mideme indirmek ile meşguldüm. Annem şimdi burada olsa 'Ayıp be, iki erkek bile senden güzel kahvaltı hazırlıyor sen bir halt bilmiyorsun' derdi.

Sanki sesi beynimde yankılanıyordu yemin ederim.

"Shin Ji, bizim öğleden sonra dersimiz var. Okula gitmemiz gerek."

"Youra'ya giderim, sorun değil."

Abim gözlerini kıstı.
"İşine geliyor değil mi?"

Sırıttım.
"Tabi ki."

Kahvaltıdan sonra hazırlanıp evden çıkmıştık. Beni Youra'ya bırakıp okula gideceklerdi. Sağ tarafımda abim, sol tarafımda Felix ilerlemeye devam ederken sol elime sürekli bir şeyin çarpması ile oflayarak kafamı eğdim.

Felix elime çarpan elini cebine koydu hızla.
"Pardon, dalmışım."

Evin önüne gelince onlara el sallayıp kapıyı çaldım. Youra açar açmaz bana sarıldı ve içeri çekti bedenimi. Ailesi ile selamlaşıp onun odasına çıktık. Yatağın üstüne oturduğumuzda yüzündeki muzip gülümseme dikkatimi çekti.

"Ne sırıtıyorsun be?"

"Camdan sizi izledim gelirken."

"Röntgenciliğe mi başladın arkadaşım, hayırlı olsun."

"Ya of, sus salak. Min Ho abinin yanındaki çocuk, hani şu geçen gün tavşan kostümü ile üstüne zıpladığın."

"Lee Felix, n'olmuş?"

"Yan yana o kadar sevimli duruyorsunuz ki!"

Hadi bakalım.
Oflayıp gözlerimi devirdim.

"Hopaa, yine başladın shipperlığa."

"Ya Shin Ji! Ciddi söylüyorum. Hiç mi bir şey düşünmüyorsun bu çocuk hakkında?"

Gözlerimi bir süre etrafta gezdirip tekrar ona baktım.
"Yoo~"

Bu sefer göz devirme sırası ondaydı.
"Sen gerçekten gerizekalısın."

"Farkındayım."

"Bak bak, dinle." Ellerimi tutup bağdaş kurdu. Bu onun dilinde 'bi hayal et, bi düşün' anlamına geliyordu. Onu oldukça iyi tanıyorduk Mina ile. Çözülmesi zor olmamıştı.

I'm Here | Lee FelixDonde viven las historias. Descúbrelo ahora