19🍀

8.9K 658 819
                                    

"Ji Sung'u çağırdığına inanamıyorum... Hemde depresyondayken."

Abimin, Felix'in kulağına fısıldadığı şeyi duyunca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir nevi haklıydı. Jisung abi depresyondaykem asla çekilmiyordu.

Şu kızlara ne oluyordu son zamanlarda anlamıyorum. Abimden sonra şimdi de Jisung abinin kız arkadaşı onu terk etmişti. Ve şuan Jisung abi yüreği yanan bir sincaptı.

"GÜNAHIM NEYDİ ALLAH'IM?!"

Dakikalar sonra bir kez daha çığırmasına dayanamayan Felix, ona yastık fırlatarak susmasını sağlamıştı Jisung abinin. Yastığı kucağına koyup çikolatasını yanağını şişirerek yemeye başladı. Bu sırada gözüm, ona iğrenircesine bakan Hyunjin'e kaydı. Buraya beraber gelmişlerdi ve Hyunjin'in söylediğine göre Jisung abi yol boyunca zırlayıp durmuştu. Çocuk bıkmıştı artık.

Burada ona acıyan tek ben vardım herhalde?

"Bu kız Changbin'in sevgilisinin arkadaşı değil mi? Onunla konuş, kızı ikna eder belki."

Abimin önerisi ile aniden ağlamayı kesip parlayan gözleri ile bakmaya başladı Jisung abi. Gelip boynuna atladığında abim yüzünü buruşturarak onu itmeye çalıştı.

"Aklını seveyim senin ben! Bunu niye daha önce düşünemedim ki?!" geri çekildiğinde abim rahat bir nefes aldı. "Gidip Changbin'i bulmam gerek."

Kapıya koştu.
"Beni bekle!" Hyunjin de onun peşinden gitmişti.

Bazen gerçekten abimin arkadaşlarının birbirleri ile olan ilişkilerini anlayamıyordum. Hani biz de kızlarla çok normal değildik ama bunlar daha farklıydı. Üstelik bize kıyasla daha şanslı oluyorlardı. Ben kafama esen şeyi yaptığımda illa ki işin ucunda bir bok oluyordu. Ama Jisung abi her zaman dört ayak üstüne düşüyordu. Şans sıçıyor şerefsiz.

Onların gitmesi ile dağılan ortalığı toplamak için ayaklandım. Abim ile Felix de Nahee hakkında konuşuyorlardı o sırada. Nahee biraz olsun yumuşamıştı dünkü görüşmelerinden sonra. Bu gidişle barışırlardı zaten.

Abimi yalnız yakalayınca konuşmak istiyordum ancak bir türlü fırsat bulamıyordum. Artık şu konuyu halletmemiz gerekiyordu. Bizim bir ailemiz vardı, her ne kadar tartışmış olsak da. Hem ne kadar burada kalabilirdik ki? Felix'in ailesi haftaya şehir dışından dönüyordu. Onlar gelmeden gitmemiz iyi olurdu.

Annem defalarca beni aramış, ama abim tembih ettiği için açmamıştım. Yani ben de ona dargındım, fakat yine de annemizdi o bizim ve böyle yaşayamazdık. Onlar ile kavgalı...

En azından birkaç günlüğüne de olsa rahat kalacağım için abime minnettardım. Jisung abi izin verseydi daha sessiz ve rahat olacaktım ama neyse... Akşam akşam kafa ütülemişti.

"Shin Ji, hadi yat artık sen. Yarın okulun var."

Elimdeki tabakları mutfak tezgahına bırakırken abimin sesi ile kaşlarımı çatıp ona döndüm. Amerikan mutfağı olduğu için salon birkaç adım ötedeydi, buradan onu rahatlıkta duyabiliyordum. Kafamı iki yana sallayarak salon tarafına geçtim, masadaki ambalajları toplamaya başladım.

"Uykum yok."

"Sabah kalkamıyorsun sonra! Biz de yatacağız şimdi. Hepimiz erken kalkmalıyız."

Omuz silktim.
"Yukarıda tek başıma canım sıkılıyor. Hem Felix'in odası çok korkutucu."

İkisi de hayretle birbirine bakarken Felix konuştu.
"Bulduğu bahaneye bak."

Tüh, yemediler...

"Yer yatağı serelim de şurada yatsın, beynimizi yer bu sabaha kadar."

I'm Here | Lee FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin