75 (6. Bölüm)

544 107 10
                                    

Naomi:

"Derse gidiyorum..." Mary'nin cümlesi yarım kalmıştı. Suzy ve kardeşimi kollarından tutup peşimden sürüklemeye başladım. İnsanlar sınıflarına girdiği için koridor boştu o yüzden bakışlardan uzaktım. Tabi mesajlaşarak dedikodumu yapmaya devam ediyor olmalılardı. Dedikodu yapmaları umurumda değildi ama yanlışlıkla popüler olacaktım. Kızlar tuvaletine girip Suzy ve kardeşimin kolunu bıraktım. "Abla iyi misin?" Mary bunu Türkçe sormuştu. Ona cevap vermedim. Tuvalet kabinlerinde birinin olup olmadığına baktım. Boştu. Yinede tedbiri elden bırakmayacaktım. En son kabini açtım.

"Girin !" kabinin içini gösterdim. Karşımda ne yaptığımı anlamaya çalışan iki kız birbirine baktı. "Hemen." diye bağırdım. Onları beklemeye sabrım yoktu. Ders matematikti. Ben matematikte mükemmeldim çünkü matematikçi bir annenin kızıydım. Matematik öğretmeni Bay Robinson beni sevmezdi. Dersini asla dinlemezdim. Bana basit geliyordu. Öğrettiği bilgileri annem beş yıl önce bana öğretmişti. Daha zorlarını öğrenmiştim. Kafam sayısal dersler için yaratılmıştı. Sözel derslerimde iyiydi ama onları tekrar edip çalışmam gerekiyordu. Sayısal dersler öyle değildi. Bulmaca gibi geliyordu bana ve çözerken asla zorlanmıyordum. Derste olmamam Bay Robinson'ın çok hoşuna gidecekti dersi dinlemediğim için pek sevmezdi beni. Yinede ikinci derse yetişmeliydim. Suzy de aynı dersi alıyordu benimle, Mary iki sınıf küçüktü bizden onun dersi neydi bilmiyordum. Şuan ders önemli değildi. İki kız kabine girince bende peşlerinden girip kapıyı kilitledim.

"Bay Robinson bu hafta trigonometri soruları çözecektir..." diye sızlanan Suzy'e baktım. Onun annesinin kitap evi vardı. Benim gibi matematikçi kızı değildi.

"Ben sana çalıştıracağım trigonometri... Söz." dediğimde Suzy biraz rahatlamış gibiydi. Benim küçük kardeşim Mary ise asla pişmanlık veya endişe ifadesi takınmamıştı. Bu kız beni öldürecekti. "Asıl konuya gelelim. Ölmek istemiyorum o yüzden Chen ve Steven ile olan fotoğraflarımı yok etmenin yolunu bulmalıyız." dediğimde ilk tepkiyi Mary verdi. Bu tepki kahkaha atmaktı. Kardeşime şaşkınlıkla baktım.

"Sana inanamıyorum. Dün Chen'e okula arabayla bırakmayı teklif edemiyordun şimdi ise okulun iki yakışıklısı ile adın anılıyor. Yaren artık benim idolüm değil. Sen benim idolümsün." diyen Mary'nin kolunu cimcikledim. Ablamı bu işe karıştırmayacaktı. Bu cümlenin devamı akşam ablamı görüntülü arayıp her şeyi anlatmak olacaktı.O yüzdenMary'nin kolunu acısın diye cimcikledim. Ablam New York'a gittiği halde her şeyden haberdardı çünkü Mary her akşam görüntülü arıyordu. Suzy aniden elime vurdu. Mary'nin de omzuna vurdu. Ona döndük.

"Bu konuyu ayrıntılı konuşuruz. Mutlaka konuşmamız gerekiyor. En önemlisi Naomi bu günü dikkat çekmeden tamamlaman." dedi Suzy. Avcumu alnıma vurdum. İmkansızı istiyordu. Daha ne kadar dikkat çekebilirdim?

"Artık çok geç okulun en tanınan üçüncü ismi oldu. Birincisi Steven, ikincisi Chen ve üçüncüsü benim müstakbel biricik kız kardeşim." diyen Mary'di. Bu sefer ona kızmamıştım. Doğruyu söylüyordu. Her zaman doğruyu söylüyordu fakat dalga geçtiği için kızıyordum. Şuan dalga geçmesi dahi önemli değildi. Sessizliğin içinde tuvaletin kapısı kapandığında üçümüz birbirimize baktık. Kim gelmişti. İşaret parmağımı hızla dudaklarıma götürdüm. Kızların sessiz olması için bu gereksiz olmuştu. Üçümüz de nefesimizi tutmuştuk. Mary çevik ve sessiz hareketle klozete çıkıp tuvalet kabinin üzerinden baktı. "Kimse yok."

"Nasıl ?" kapının kilidini açıp dışarı çıktım. Gerçekten tuvalet boştu. Diğer kabinlerde boştu.

"Biraz önceki kapı kapanma sesini tek ben duymadım değil mi?" diyen Suzy'e baktım. Hayır tek o duymamıştı. Biri gizlice tuvalete girip bizi mi dinlemişti? Tek bu eksikti.

Not:Cezalısın!Where stories live. Discover now