Gerçeküstü hayaller güzel ama yasaklar...(9. Bölüm)

529 102 25
                                    

İyi okumalar!

''Bu haksızlık. Ayağım incinmiş biraz kımıldasana.'' Diye homurdandım o ise gülüyordu. Ben onu göğsünden geriye doğru itmeye çalışıyordum o ise gülüyordu. Bende gülmek istiyordum ama sırıtmakla yetiniyordum. O sırada kapı açıldığında durmuştum. Bu defa kapı daha sert açılmıştı ama korkmamıştım. Steven vardı yanımda tek değildim. Bir şey olsaydı beni koruyabilirdi. Ellerimi göğsünden çekip doğruldum. Gelen kişiye şaşkınca baktım. Beni korumasına gerek yoktu. ''Chen?'' diye mırıldandım. Ne alakaydı? Ne alaka? Nefes nefeseydi. Bu Steven'ın gazete odasına gelişinden daha telaşlı bir nefes nefeselikti. Steven masadan kalktı ve önümde dikeldi. Önümde dikeldiğinde hiç düşünmeden onun arkasından çıktım. Chen'e doğru ilerledim. Onun burada ne işi vardı? Tam önünde durdum. Ben ona o Steven'a bakıyordu. Steven'ı görmek için buraya gelmemiştir.

''Ne işin var lan burada?!'' ağzımdan kaçan kelimelerle gözlerim kocaman açılmıştı. Chen bakışlarını Steven'dan çekip bana baktı. Hard diskim yine hata veriyordu.

''Yine farklı dilde konuşmaya başladın.'' Dediğinde hafifçe gülümsedim. Canım Türkçe'm. Kurban olurdum. Ondaki samimiyeti asla farklı bir dilde bulamayacaktım. Hafifçe öksürdüm. Samimi ve aşırı duygu yüklenince Türkçe'ye kayıyordum. Chen'e sürekli seni seviyorum demek geliyordu içimden.

''Bir sorun mu var? Neden buradasın?'' diye onun anlayacağı şekilde sorduğumda bakışlarını kaçırmıştı. Benim dışımda her yere bakıyordu.

''Şey...'' diyip sustu. Söyleyecek bir şeyi mi yoktu yoksa söylemeye mi çekiniyordu. Ensesini kaşırken onu izledim. Yakından daha mükemmeldi. Kodlaması mükemmeldi. Ben her şeyi kod olarak görmeyi severdim. Chen dışında kodlaması mükemmel tek bir insan görmemiştim. Karakter eksikliği çekiyorlardı yada genleri güzel değildi ama Chen.... Derin bir nefes aldım ona bakarken. Allah'ım neler yaratıyordun. Senin varlığının birliğinin kanıtıydı bu çocuk.

''Ah ulan ah seni ham diye kıtlamak vardı. Çekik gözlerine kurban.'' Diye kendi kendime mırıldanırken Chen'e odaklanmıştım. Herkesin sevdası kendisine güzeldi. Belki başka birine Chen'in yakışıklılığı sıradan gelirdi. Gülüşü, bakışı...

''Naomi! Naomi!'' kulağımın dibinde adımı bağıran biri yüzünden yerimden sıçradım. Sağır olmuştum. İnsanın kulağına bu kadar yüksek sesle bağırılmazdı. Bana bağıran kişiye döndüğümde Steven ile burnum çarpışmıştı. Bu kadar dibime girmesine gerek yoktu. Bir adım geriye çıkmama fırsat kalmadan Steven duvara yapışmıştı. Tek hamlede beni masaya kaldıran çocuk sülük gibi duvara yapışmıştı. Şaşkınca Chen'e döndüğümde sırıtıyordu. Ben itmemiştim Steven'ı , Steven da kendini duvara itmeyeceğine göre geriye tek bir kişi kalmıştı. Tek kaşımı kaldırıp inanmaz şekilde ona baktım. İlk defa Chen'in birine fiziksel şiddet uyguladığını görmüştüm. Chen'e ailesinden birine şiddet uygulamadığınız sürece size dokunmazdı bile. İsterseniz en kışkırtıcı davranışları sergileyin umursamadan çekip giderdi. Yumruk yediğine dahi şahit olmuştum. O karşılık vermemişti. Okul yönetimine şikayet etmişti. Diplomasi insanıydı bu yüzden şuanki davranışı inanılmazdı. Kendimi toplamam yarım saniyemi almıştı. Steven'a doğru hareket ettiğimde kolumdan tutuldum. Geriye doğru çekildim. Eski konumumdaydım.

''Onun bu kadar yakınında bulunamazsın! '' derken hala kolumu tutuyordu. Steven duvara tutunarak ayağa kalkarken gülüyordu. Bu ikisi kafayı yemişti. Steven üstünü silkeleyip kafasını sağa sola yatırıp kıtlattı. Box felan mı yapacakalrdı. Steven Tam ağzını açtığında ben söze atıldım.

''Seni ilgilendirmez.'' Diyip kolumu Chen'in elinden kurtardım. Ondan da uzaklaştım. Kontrol odasında üçgen oluşturacak şekilde duruyorduk.

Not:Cezalısın!Where stories live. Discover now