La Isla Bonita (13. Bölüm)

577 96 54
                                    

İyi Okumalar.

Kendimi Olivia'nın malikanesinin önünde bulduğumda sağımda Suzy solumda Mary vardı. Mary'e biraz tripliydim. Burnu sürtmeliydi bunu biliyordum ama yine de yanıma almıştım. Çünkü burası kurtlar sofrasıydı. Kardeşimi tek başına burada bırakmayacaktım.

''keşke kıyafetlerini değiştirseydin. Kahve kokuyorsun.'' Diyen Mary'e yandan bakış attım. Geldiğime şükür etmelilerdi. Steven beni tehdit etmeseydi hayatta gelmezdim. Birde kıyafetlerimi mi değiştirecektim.

''Seni ilgilendirmez.'' Diye mırıldandım. Mary'nin bunu net anladığını biliyordum. Bu hafta çöp atma cezası almıştım. Bu cezayı Mary'e tamamlatacaktım. İnsan ablasıyla dalga geçemezdi. Sağımdaki Suzy'e döndüğümde o büyülenmiş şekilde Malikaneye bakıyordu. Arkadaşımı dürttüm. ''İçeri girelim.'' Gösterişli bahçe kapısına ilerlerken kapının önünde korumalar vardı.

''Biraz abartmamışlar mı?'' diyen Mary'e kafamı sallayıp onayladım.

''Hayır bu ailenin geçmişinde tam 11 tane suikast var. 4 tanesi bu malikanenin içinde işlenmiş. En son Olivia'nın babası için suikast girişimi oldu. Önlemleri abartmak değil az bile...''

''Sen manyaksın! Bunları araştıracağına matematik çalışsaydın beni geçmiştin. Okul birincisiydin.''

''Senin tek matematiğin iyi değil ki! Beni kandırma.'' Diyen Suzy sinirle koluma vurdu. Bunda haklıydı. Elimde değildi. Türk zekasına sahiptim. Çözüm odaklı bir beyin yapısı mevcuttu. Her şeyi basit yoldan çözmeye çalışan Avrupalıların önüne geçiyordum. Hafızam iyiydi en önemlisi ise ders çalışıyordum.

''Misafirleriniz geldi.'' Güvenliğin cümlesi ile Suzy'e bakmayı kesip, durmuştum. Bu kadar yakınlarına geldiğimi fark etmemiştim. Diğer gelen gençler korumaların üstlerini aramasından sonra geçip içeri giriyordu. Biz hiçbir şeye tabi tutulmuyorduk. Bir diğer dikkatimi çeken şey... Kıyafetler. Mary haklı olabilirdi. Buraya uygun giyinmemiştim ama kahve kokmasaydım. Mary kısa eteği, atlet tişörtü ve deri ceketi ile sırıtmıyordu. Suzy kısa siyah bir elbise giymişti. Üzerine kot ceket giymişti. O da şıktı. Ben düz pantolon, şapkalı sweattişört ve krem rengi pamuklu şal takmıştım. Kahve kokuyordum.

''Naomi!'' ismimi bağıran kişiye kafamı çeviremeden kollarını boynumda hissettim. Olivia bana sıkıca sarılmıştı. ''Gelmene çok sevindim. Senin için her şeyi düşündüm. Alkol yok, uyuşturucu yok, uyarıcı madde olan tütün bile yok! Sayende ailem dans etmeme izin verdi. Özel ders almam için hoca tuttular. Sen o yazıyı yazmam için beni teşfik etmeseydin hala acı çekiyor olurdum.'' Diyen Olivia'ya gülümsemek ile yetindim. Kıyafeti mükemmeldi. Hem pahalı hem... Göz kamaştırıcıydı. Zihnimin derinliklerinde göz kamaştırıcı kelimesini aramıştım. Uzun süredir bu kelimeyi kullanmamıştım. Yaşıtlarım artık böyle mi giyiniyordu? Ellerindeki telefonlara sürekli poz vererek kıyafetlerini sergiliyorlardı. Yaptıkları makyajları yokmuş gibi sunuyorlardı. Ben biraz geri kalmıştım. O sırada iki büyük insan ağır başlı giyinişleri ile görüş alanıma girmişti. Olivia'nın ailesi olmalıydı. İkisinden de parçalar almıştı.

''Merhaba...'' Olivia'nın ailesini temsilen babası konuşmuştu. Olivia'nın annesi kocasının koluna girmişti. Gülümsedim. Birbirlerine yakışmışlardı. İkisi de bana samimi bir gülüş ile bakıyordu.

''Merhaba.'' dedim. NE diyebilirdim.

''Hayatım ne konuşmuştuk.Naomi'ye küçük bir jest yapacaktık.'' Olivia'nın annesi o kadar tatlı konuşmuştu ki gülümsemem daha çok yayıldı. O an utandım. Üstümü değiştirmediğim için utandım. Onlara beni davet ettikleri için değer verip üzerimi değiştirebilirdim.

Not:Cezalısın!Where stories live. Discover now