Boşol, boşol, boşol

6.1K 324 31
                                    

Eve geçmeden direk karakola gitmiştik. Mustafa hemen sorguya alınmış ve ben ne kadar ısrar edersem edeyim bir türlü alınmamıştım. Sinirliydim. Bir yumruk bile atamamıştım o şerefsize.

Şimdi de Doruk sorgudaydı. Onada girmem yasaklanmıştı. İyiki girmemişim. Hiç bir sorunun cevabı mantıklı değildi. En azından soruları camın arkasından dinlememe izin vermişlerdi.

Kapının çalışmasıyla 'gir' emrini benden çok daha rütbeli insanlar olduğu için başkası vermişti. İçeri 40'lı yaşlarının ortasında, oldukça koyu saç ve göz rengine sahip zayıf sivil giyimli bir adam girdi.
Selam verdikten sonra uzatmadan direk lafa girmesi beni memnun etmişti.

"Laboratuvardan iğnelerin sonuçları çıkmış."

Sonuçların olduğu kağıtları bana değilde gir emrini verene vermesi dikkat etmemem gerek bir konuydu.

Allah'tan oldukça ince düşünceli olduğu için benim edişemi ve merakımı fark etmiş, kağıtları okuyup inceledikten sonra bana uzatmıştı. Bir yandan da açıklama yapıyordu.

"Çok ağır bir ilaç. Allah'tan geç olmadan yetişmişiz. Bir süre ilaç vücuduna girmez. Ter ve dışkı yoluylada vücuttaki atılır. Bir, bir buçuk hafta sonra da kendine gelir."

Başımı sallayarak onu onaylarken bir yandan da okuyordum. Yani... En fazla iki hafta. Bu halini idare edebilirdik değil mi? En fazla ne olabilirdi ki?

Başımı kaldırıp camın ardındaki Doruk'a baktım. Sorgudaki polis memurunun tırnaklarını tutmuş bir şeyler anlatıyordu. Ne dediğini anlamak için boynuma indirdiğim kulaklığı tekrar kafama taktım.

"Hayır yani kırmızı sana yakışmaz. Gold yap mesela. Yada gri gibi bir şey yap. Kırmızı hiç yakışır mı? Yakışmaz. Gold yakışır mesela. Gri de yakışır. Kırmızı yakışmaz."

Oje mi konuları? Gerçekten mi? Adam elini çekecekken deli gücü adında bir tabirin varolduğunu hatırlatarak daha sıkı tuttu adamın parmaklarını.

"Mesela Elif'e de hiç yakışmaz kırmızı. Niye? Çünkü Elif'in olgun bir yüzü yok. 20 yaşında gibi duruyor. Kırmızı oje için kadının biraz olgun olması lazım. Elif'in olgun bir yüzü yok. Dilan öyle mesela. Ama Elif değil. Dilan öyle mesela."

"Kardeşim bırak artık elimi! Alırım içeriye bak. Çıldırtma adamı!"

Adam bezmiş olacak ki sinirle elini kurtarmaya uğraşıyordu. O kaslara rağmen hiçbir sonuç yoktu ortada. Uzun süredir sessiz olan, yıllarca bu karakolda görev aldığı belli olan gür bıyıklı adamda Doruk'tan ayırmaya çalışıyordu polisi.

Bir süre onlar anlaşamayınca sonunda içeri girmek için izin alabildim. İçeri girip Doruk'u ayırdığımda bu seferde beyefendinin lafını bölmüşüm. İyi bir azar yedim. Yinede eve gitmeyi başardık.

Doruk'u eve gitmeye ikna etmek, benim arabama bindirmek, yolda satılan pilav üstü etten almak bayağı bir zahmetliydi. Yolda da bir türlü durmayan çenesi -ki bu en zor imtihanımdı- başımı şişirmişti.

🎈🎈🎈

Eve geldiğimizden beri 2 hafta olmuştu ve Doruk mantıklı davranışlar sergileyebilecek düzeye gelmişti.

İşin garibi ondan beklenenden daha mantıklıydı. Oldukça ağır başlı, medeni bir insan olmuştu. Bazen konuşma esnasında bir kelimeyi âdeta cımbızla alıyor, ayaklı bir sözlük gibi kökenini ve anlamını açıklıyordu.

Bu bilgiyi nerden biliyor diye sormayın. Bir buçuk aydan fazla oldu evleneli. İlk defa onu elinde bir kitapla görüyorum.

Bu kitaplar bazen bir ansiklopedi bazende işinde oldukça iyi olan bir adamın mesleği hakkındaki düşünceleri oluyor. Aynı zamanda polisiye romanlar, biyografiler, içinde yazarlardan alıntıların dolu olduğu kalın tugula gibi kitaplar...

Komutan (Koruması Mısın?- 1)Where stories live. Discover now