Havale

5.6K 333 39
                                    

Yenimsi bölümsu
🎈🎈🎈

Başımı bulunduğum askeri aracın koltuğuna iyice yasladım. İğrenç kokuyordum ve bu koku beni bile tiksindiriyordu. Terbiyemi ne kadar korumak istesem de sonuç ortadaydı. Tam iki aydır banyo yapmadığım için bok gibi kokuyordum.

Rica ediyorum yüzünüzü ekşitmeyin veya buruşturmayın. Bende isterdim saçlarımdan güzel çiçekli bir şampuan kokusu gelmesini veya bacaklarımı uzatıp en sevdiğim yabancı filmi izlemeyi. Ama hayır.

Biliyordumki bu mümkün değildi. Saçlarım da tüm vucudum gibi ağır ter, hafif kan ve barutun karışımı kokuyordu. Ayaklarım ise... Onlar şişmekten balon gibi olmuşlardı. Şiştiği için zaten canım acıyorken birde bot sığmamaya başlamasın mı? Ölmeyi yeğlerdim şu an. Hep su topladı ayacıklarım.

"Komutanım acı sever misiniz?"

Urfa'lının dedigiyle dudaklarımın kenarları yukarı kalkmıştı. Bu gülümsemekten çok uzak bir davranıştı.

Size askeri alanda yazılı olmayan bir kural söyleyeyim.

Eğer bir kardeşimiz şehit olmuşsa sanki herkes anlaşmış gibi içinde yas tutar burda. Sanki birbirimizin içindeki fırtınayı hiç bilmiyormuşuz gibi. Sanki şehidin annesi tek göz yaşı dökmeyecekte 'evladım şehit oldu' deyip sadece övünecekmiş gibi. Sanki...

Bunların sonunda ne kadar 'miş' eki olsada biz bu yalanımıza her zaman inanırdık.

"Severim."

"Biber?"

"En sevdiğim sebzelerden biridir."

Benimki gibi onunda dudakları yukarı kalktı. Sanki az önce ağladığını görmedim mi asker?

"Urfa'ya beklerim o zaman. Size en güzel şekilde ağırlarım. Biber tarlamız da var orda. Acı biber turşusu her yaz kavanozlarız."

Gülümseyerek başımı salladım.

"Bir gün yolum düşerse mutlaka gelirim."

Yolumun düşeceği ilk yer belliydi. Önce Ankara'ya gidecektim şehit haberini vermeye baba evine. Sonra Amasya. Geri dönecektim ardından Şırnak'a.

Ne beklemiştiniz ki? Dediğim gibi Twiti'li pijamalarımı giyip huzurla kafamı yastığa koymamı mı? O anlattıklarımı lütfen ciddiye almadığınızı söyleyin. 11 ay önce dediğim şeyler tamamamen Doruk'tan uzak durmak için kendimi kandırmamdı.

Yinede işe yaramıştı ama. Dag bana evimden daha çok huzur veriyordu. Üstelik normalde aklımdan çıkmayan -hatta tüm bir hücremde yankı şeklinde Doruuuuk diye bağıran- o gözler bile kendini unutturuyordu dağda. Yani ne kadar kötü veya iyi haberler versede burayı seviyordum.

"Komutanım."

Kafamı bana seslenen İzmir'liye çevirdim.

"Efendim?"

"Daldınız yine. İyi misiniz?"

'Dikkat et, ben en son böyle daldığımda deli dediler.'

Başımı evet anlamında aşşagı yukarı salladım. Tabikide iyiyim diyecektim. İçimde kalın battaniyesine sarılarak boğazı yırtılırcasına ağlayan, gözlerinin altı ağlamaktan morarmış, çökmüş, harap haldeki Elif'i kimse bilmeyecekti. Bu kadar zayıf değildim ki ben. Ağlayacak, birde sorunlarımı bir başkasına anlatacaktım. Güldürmeyin beni.

"Geldiginizden beri dalıyorsunuz. Operasyona çıkıyoruz sizi bir nefret bürüyor. Sanki karşınıza biz çıksak bizide vurursunuz. Bir şeyin hırsını çıkarıyorsunuz. Anlıyoruz biz."

Komutan (Koruması Mısın?- 1)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें