16-Soru ve Cevap

5.5K 377 266
                                    

Bölüm şarkısı; 5sos- Jet Black Heart

Bölüm sonundaki yazıyı okumayı da unutmayın. Birkaç önemli noktadan bahsedeceğim. Uzatmadan bölüme geçelim.

İYİ OKUMALAR💙

**********

Saat gece ikiyi geçmişti ve çete evine büyük bir sessizlik çökmüştü. Ancak Savaş ile antrenman salonunun önünden geçerken birkaç kişinin sesini duyabilmiştik. Tıpkı oradakiler gibi rakiplerimde -benim aksime- çalışmaya devam ediyordu. Geçtiğimiz iki hafta ve bu günle beraber, ister istemez onların gerisinde kaldığımı hissetmeye başlamıştım.

Karamsarlığımdan sıyrılarak önümde ilerlemekte olan Savaş'a döndüm. "Nereye gidiyoruz?" dediğimde omzunun üzerinden bana baktı.

"Odama. Sana bir şey göstereceğim."

Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda önüne dönerek ilerlemeye devam etti. Bir kat indikten sonra; yarışçıların mekanına yakın bir yerde, basit bir kapının önünde durduk. Çetenin koyu gri duvarlarına uyum sağlayacak tonda, koyu mavi bir kapıydı ve oldukça basitti. İçeri girebilmek için ise üç farklı anahtar kullanmanız gerekiyordu. Benim odamın sadece emniyet amaçlı, çevirmeli bir kilidi vardı.

"İçeride elmas madenine inen bir tünel mi var?" Son kilidi de açarak, bana komik bir şey söylemişim gibi baktı. Halbuki gayet ciddiydim.

"Benim topladığım bilgiler, burada elmastan daha değerli ve önemli." Beni ciddiyetle yanıtladığında kenara geçti. Nazik hareketine gülümseyerek odaya adımladım. Aydınlanan oda, beklediğimden çok farklıydı.

Burası garip bir şekilde Kuzey'in odasından bile büyüktü. Odanın en sonunda tek kişilik bir yatak; yatağın üstünde ise, yayılmış bir kağıt yığını vardı. Yatağın yanına, iskeleyi andıran uzun bir raf yerleştirilmişti. Raflar cd ve kasetlerle doluydu; arada birkaç tane plak ve kitap bile görmüştüm.

Bakışlarım odayı turlamaya devam ederken, yanımdan geçerek yatağın yanındaki kapıyı ilerledi. Oraya girip gözden kaybolduğunda, oranın banyo olduğunu anladım. Onu beklerken odayı incelemeye devam ettim.

Çıkışa yakın -tahminimce üç kişilik olan- koltuğun önünde, kare biçiminde geniş bir masa vardı. Onun üzeri de kağıtlarla kaplanmıştı. Bunlar dışında odada; masanın karşısında bir televizyon, duvarlarda birkaç tablo ve benim solumda kalan küçük bir raf daha vardı. Bu rafta ise ıvır zıvır diye tabir edilebilecek eşyalar dizilmişti.

Çete evinin genel havasına uyup koyu griye boyanmış duvarlar, odayı dolduran koyu mavi ve koyu yeşil eşyalarla canlanmıştı. Kuzey'in iç karartıcı odası ve benim fabrika çıkışı basit odamdan sonra burası gayet hoş duruyordu.

Banyonun kapısı yavaşça açıldığında, ilk kez rahat kıyafetler giymiş bir Savaş'la karşılaştım. Gece mavisi saçlarını düzelterek üçlü koltuğa yerleşti. Ayakta dikilmeyi bırakarak ben de yanına oturdum.

"Önce şu vazo olayından bahsedelim. Daha sonra ben de sana Levent'i anlatırım. Ne diyorsun?"

"Bana bir şey göstereceğini söylemiştin." Yüzünde hafif bir tebessüm kendini gösterdiğinde, başını yavaşça iki yana salladı. Bu yüzden karanlık gökyüzünü andıran saçları gözlerine düştü. "Konuşmamız bitince."

Ciğerlerimi büyük bir nefesle doldurduğumda, sanki o gün barda olanlarda tekrar içime dolmuştu. Dudaklarım aralandığında böyle bir anının herhangi bir insanı ne kadar savunmasız bıraktığını düşünüyordum. Her şeyi baştan sona Savaş'a anlatırken içten içe zorlandığım anlar oldu ancak bunu yüzüme yansıtmamayı başardım. Merak ettiği her şey, benim tarafımdan zihnine saçıldığında, yüzünde garip bir ifade belirdi. Açık kahve gözleri yüzümü turlarken, yüzünde net seçebildiğim iki duygu vardı; öfke ve üzüntü.

Çete SavaşlarıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang