3.Bölüm

1.5K 213 117
                                    

Sonunda o bölüm, bu bölüm ^^! 
Medyadaki fotoğrafta çok hoş değil mi ? *-*


-Jisung'un Görüşünden-

Yavaş yavaş ve heyecanımı saklamaya çalışarak Hyunjin ve yakışıklının yanına doğru ilerledim. Yanlarına geldiğimde yakışıklıya bakmamaya çalışarak Hyunjin ile göz göze geldim ve sorgularcasına ona baktım. Hyunjin de bana baktı ve ardında yakışıklıya döndü '' Telefonunu Jisung dün burayı toparlarken bulmuştu''

Yakışıklı anında bana dönerek ''Ah öyle mi Jisung-shi teşekkür ederim, telefonumu alabilir miyim?'' dedi ve hafifçe gülümsedi. O gülümsedi ama ben öldüm sanırım. Bir insan böyle gülümseyemez yani. Nasıl desem öyle bir gülümsedi ki şu an ben hayattan delicesine zevk almaya başladım, penguenlerin nesli falan sırf o gülümsedi diye kurtuldu şu an. Covid-19 bile sırf o gülümsedi diye bitmiş bile olabilir öyle diyim size ve ben bunları sadece o gülümsedi diye hissettim.

Kahkaha atsa olabilecekleri siz düşünün. Tabi o bunu dedikten sonra ben ona bir cevap vermeyip salak salak yüzüne baktığım için gülümsemesi yavaşça yüzünden siliniyordu. Hyunjin yanımda gülmemek için kendini öyle bir sıkıyordu ki yüzü kıpkırmızı olmuştu.

Yavaşça silkelenip kendime geldim ve o sırada Hyunjin sessizce '' Ben sizi yalnız bırakayım'' dedi ve onu çağıran masaya siparişlerini almak için gitti.

Bende aklımı yerine toplamak için bacağımı hafifçe cimcikledim ve '' Telefon demiştiniz dimi --?'' adını bilmediğim için sorgular şekilde kendisine baktım ve cümlemi bitiremedim. Yakışıklı tekrardan hafifçe gülümsedi ve ''Minho, adım Minho''

'' Ah evet Minho-shi. Telefonunuzu getireyim bir saniye'' dedim ve telefonu almak için masaya geri döndüm. Giderken de aynı zamanda derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Bu halimi gören Seungmin ise eliyle ağzını kapatmış ve gülmesini saklamaya çalışıyordu. O halini görünce gözlerimi kısarak kendisine baktım.

Hyunjin ve Seungmin gerçekten bu halimden acımasızca zevk alıyorlardı. Birde onlarla arkadaşlık ediyordum ben... Bana yardım bile etmiyorlardı. Gerçi bu birazda benim suçum olabilirdi ama. Yine de benim arkadaşım olarak bana yardım etmeleri gereken yerde bu şekilde benimle dalga geçmeleri gözlerimi tekrar kısarak ikisine bakmama neden oldu.

Seungmin ise bunu görünce daha da kızarmıştı. Sakince '' Gülebilirsin Seungmin, neden kendini tutuyorsun?'' dedim gözlerim hala kısık ve tehditkar ses tonumu ekleyerek. Seungmin kendini sakinleştirmek için gözlerini kapattı ve sessizce '' Hala sana bakıyor gerçekten gülmemi istiyor musun ?'' tabi o bunu dedikten sonra gözlerimi kocaman açtım ve çantamdan telefonu çıkararak kocaman gülümsemem ile Minho'ya döndüm.

Elimdeki telefonu uzatarak yavaş adımlarla kendisine yaklaştım ve '' Buyurun telefonunuz'' diyerek telefonu ona verdim.

Tam o an aklıma bir şey geldi. Kedisini suçlamak istemiyordum ama bu telefonun gerçekten onun olduğu nereden belliydi?. Minho gülümseyerek tam bana teşekkür edecek iken. '' Kusura bakmayın ama telefonun sizin olduğunu nerden bilebilirim ? '' dedim sorgulayıcı bir tavırla. Minho da bir anda şaşırmıştı.

'' Aslında haklısınız'' dedi ve ekledi '' İsterseniz sizin telefonunuzdan arayarak emin olabilirsiniz''.

Düşününce mantıklıydı. Hemen cebimdeki kendi telefonumu çıkardım ve ona verdim. Zaten şifrem falan yoktu. Şifre girmek için oldukça üşengeç bir insandım o yüzden ilk başlarda olan şifrem zamanla gitmişti. Ailemle yaşamadığım içinde kimseden saklamam gereken bir şey yoktu.

Minho arama kısmına girip numarayı yazdı ve aramaya tuşuna bastı. Bir saniye bile sürmeden elindeki diğer telefon çalınca gülümsedim.'' Artık içim rahat bir şekilde telefonu sahibine verebilirim'' dedim ve hafifçe kahkaha attım.

Minho da gülümsedi ve '' Teşekkürler Jisung-shi''dedi.

Ben ne yapacağımı bilemez şekilde orda boş boş dururken Minho tekrar gülümsedi. Çığlık atarak nolur gülümseme senin benim kalbimle sorunun ne diyecekken daha kötü bir şey oldu ve tatlıca '' Size teşekkür anlamında bir kahve ısmarlamak isterim'' dedi.

Bunda kesinlikle bir art niyet olmadığını ve gerçekten iyi niyetinden kaynaklı yaptığını yüz ifadesinden ve bakışlarından anlamıştım. Bende delice gülmek isteyen tarafıma bir tane vurduktan sonra sakince gülümsedim ve ''Teşekkürler ama buna gerek yok '' dedim nazikçe.

Şu an hiç olmadığım kadar nazik davranıyordum. Ailem bunu görse yerlere yatarak ağlarlardı ve sürekli bu şekilde olmam için Minho'yu kafesleyerek yanımda dolaştırabilirlerdi. Acaba Seungmin'e bu anların videosunu çektirip aileme mi göndertseydim?.

''Lütfen rica ediyorum'' dedi Minho ve ısrarcı bir şekilde gözlerimin içine baktı.

......................

O öyle gözlerimin içine bakınca dayanamayıp kabul etmiştim ve şu an masada sadece ikimiz oturuyorduk. Açıkçası bir dikenin üstüne otursam daha rahat oturabilirdim çünkü her an kendimi rezil edebilirim düşüncesi ile nefesimi bile çok zor alıyordum. Her türlü utanmaz olan ben şu an nasıl bu durumda olduğumu inanın bilmiyordum .Ben bunları düşünürken Minho hala hafif bir gülümseme ile bana bakıyordu ben ise nedendir bilinmez utanmamak için gözlerimi kaçırıp arkadaki taştan duvara bakıyordum. Halbuki asıl taş şu an bana bakandı.

Hyunjin kahvelerimizi getirip önümüze koyarken 'afiyet olsun' dedi ve bana muzipçe bakarak gitti.

Kahvemi sakince daha da önüme çekip ellerimi bardağa sardım ve yavaşça kahveye soğuması için üfledim. Gözlerimi kahveden ayırmıyordum. Sonra hafif bir kıkırtı duydum, şaşkınca kafamı kaldırdım ve Minho'nun gülerken kısılan gözleri ile karşılaştım.

Şaşkınca ona bakarken kendini açıklamak istedi herhalde '' Kahvenin dumanına üflerken tam bir sincaba benziyorsun''.

Utançtan kızarırken gözlerimi kaçırdım ve '' Evet çoğu kişi benzetiyor ama bence alakam yok'' dedim. Bunu söylerken aynı zamanda gülüyordum da.

'' Ciddi misin? Sen hiç aynaya bakmıyor musun yoksa?'' dedi sorgular gözler ile birlikte.

Direk inkar ederek '' Hayır tabi ki de bakıyorum'' dedim aynı zamanda kafamı da inkar ettiğimi belli edercesine sağa sola sallayarak.

Gülerek tam ağzını açmıştı ki, sözünü kesen bir melodi ortama yayıldı. Minho kaşlarını çatarak telefonuna baktı ve eliyle bir dakika işareti yaptı. Ben sorun değil dercesine kafamı sallarken o telefonunu açmıştı bile.

Kaşları çatık ve ciddi bir şekilde telefon görüşmesini sonlandırırken ben ne olduğunu çözmek istercesine sorgular bir şekilde yüzüne bakıyordum. Ayağa kalkıp telefonu pantolonunun cebine sokarken '' Gerçekten çok üzgünüm Jisung ama acilen gitmem gerekiyor''.

Hayal kırıklığı içime yayılırken yüzüme sorun değil dercesine bir gülümseme yerleştirip '' Ah hayır sorun değil''.

O da yüzüne samimi bir gülüş yerleştirip '' Gerçekten tekrar özür dilerim'' dedi ve kasadan hesabı ödeyip kapıdan hızlı bir şekilde çıktı.

Ben normalde böyle yapmak istemiyordum ama neden böyle oldu ki şimdi?

Umarım beğenmişsinizdir^^!. Sizi seviyorum Kendinize iyi bakın. :*

YUÁNFÈN•缘分 | Minsungحيث تعيش القصص. اكتشف الآن