4.Bölüm

1.4K 207 57
                                    

Selamlar!! Nasılsınız ? Umarım iyisinizdir!! 



-Jisung'un Görüşünden-

Hava güzel olduğu için çocuklarla kampüsün bahçesinde bir ağacın altında uzanıyorduk.

Ben kafamı Hyunjin'in göbeğine koymuştum, Seungmin de kafasını benim göbeğime koymuştu- gerçi göbeğim değil de kaslarım desek daha doğru olur sanırım- Hyunjin'de kafasını Seungmin'in göbeğine koymuş ve üçgen şeklinde yerde uzanıyorduk.

Rahatlamaya çalışıyorduk ama benim pek rahatladığım söylenemezdi. Hala 2 gün önceki olayı düşünüyordum.

'' Hala onu mu düşünüyorsun?'' diye sordu Hyunjin. '' Evet'' dedim kısık bir ses ile. '' Neye evet ?'' dedi Hyunjin sesini daha da yükselterek.

'' Sana bir şey sormadım ki. Seungmin'e yemekhanede sırada önüne geçen çocukla olan kavgasını sordum'' dedi gerizekalıya anlatırmış gibi açıklarken, kafasını kaldırıp benimle göz göze gelmeye de çalışıyordu. Hiçbir şey çaktırmamak için sahte bir sesle '' EE tamam işte bende tam ona evet demiştim.'' dedim ve arkasından yine sahte olduğu çok rahat anlaşılacak bir şekilde gür bir sesle kahkaha attım.

Seungmin attığım kahkahadan rahatsız olduğunu belli edecek şekilde huysuz bir ses çıkardı. '' Tabii ki de Jisung ondan bahsetmiyor, o şu kafedeki yakışıklı Minhosun'dan hala bir geri dönüş bekliyor'' dedi ve kafasını sağa sola salladı.

Hyunjin kahkaha attı. Atardı tabi benimle dalga geçmek için eline bir fırsat daha geçmişti sonuçta. '' Hala mı ?. Çocuk senin o şaşkın hallerini gördükten sonra orda seninle oturduğuna bile şükretmelisin.'' ve gülmeye devam etti.

Hyunjin'in göbeğinde kafam olduğu için beynim de acayip bir sarsıntı vardı zaten ve sinirle kalktım. Ben o sinirle kalkarken göbeğimde Seungmin olduğunu unutmuştum, o şekilde kalkınca Seungmin'in kafası çimenlere düşmüştü ve kafasını bana öyle bir sinirle çevirmişti ki. Daha fazla bunu anlatmakla zaman kaybedemezdim. Kısaca direk ordan topuklamıştım ki Seungmin bana o çimenleri yedirmesin.

Koşarak kampüsten içeri girmiştim .Hem zaten dersten önce lavoboya da uğramam gerekiyordu. Derse kaç dakikam kaldığını öğrenmek için telefonuma baktım ve derse sadece beş dakikam kaldığını öğrendim. Böylece az öncekinden daha da hızlı bir şekilde dersliğe gittim.

..................................

Yaklaşık iki saat süren dersten çıktığımda hayatın anlamını sorguluyordum. Yani bu hayattaki amacımız neydi? Neden buradaydık? Neden nefes alıyorduk? Neden benim adım Jisung'du?.

Bu arada ders gerçekten tamı tamına iki saat sürmüştü. Ne çok konuşmuştu hoca harbiden. Başım ağrımıştı yahu. Saatin kaç olduğuna bakmak için telefonumu çıkarmıştım. Ama şarjım bittiği için telefonum çoktan kapanmıştı. Harika gerçekten.

Normalde bugün kafeye gitmeyecektim ama telefonumun şarjı olmadığı için ve Hyunjin'e de dumanla ulaşamayacağım için oraya gitmek mecburiyetindeydim . Zaten anahtarlarımı almayı unuttuğum için her halükarda yine oraya gidip Hyunjin'den anahtarları almam gerekiyordu. Biraz mutsuz ve biraz da yorgun şekilde kafeye doğru adımladım.

...............................

Kafeye girdiğimde kapının üstündeki çan çaldı ve anında yüzüme harika bir kahve kokusu vurdu, bende bunu değerlendirerek o havayı içime çektim. Aslında kahve kokusunu aşırı sevmezdim hatta bir süre sonra koku beni boğardı ama buradaki hava öyle değildi. Nasıl oluyor bilmiyordum ama bir şekilde beni rahatlatıyordu bile denebilir.

Bir an önce eve gitme isteği ile kafenin içinde Hyunjin'i aradım. Bulamayınca tezgahın arkasındaki Soobin'e sormaya karar verdim.

''Selam Soobin'' dedim gülümseyerek. Kafamı da sanki gökdelene bakarmış gibi kaldırmak zorunda kalmıştım.

Soobin yaptığı işten dikkatini çekip beni görünce yüzünde samimi bir gülüş yer edindi ve '' Selam Jisung, nasılsın?''

''İyiyim teşekkürler sen nasılsın?''

'' Teşekkürler bende iyiyim, bir şey mi olmuştu?'' diye sordu.

'' Aslında Hyunjin'i arıyordum. Nerde olduğunu biliyor musun? '' diye sordum.'' Ah az önce gelmişti eşyalarını dolaba koymak için arka tarafa gitmişti birazdan burada olur'' dedi ve ardından ekledi'' Hatta oldu bile'' arkamdaki bir yere bakıp gülümsedi.

Bende oraya baktım ve yere bakarak yürüyen Hyunjin'i gördüm. Tam bir şey demek için kafasını kaldırdı ve beni görünce gülümsedi ve '' Bende seni aradım Jisung ama ulaşamadım. Sabah anahtarını almadan çıkmışsın onu sana vermem gerekiyordu.'' dedi.

'' Bende tam olarak onun için buradayım. Telefonumun şarjı bitmiş'' dedim. '' Anladım'' dedi ve cebinden anahtarı çıkardı.

'' Tamamdır ,size iyi çalışmalar ben gidiyorum son derste hoca o kadar çok konuştu ki beynim yerinde olmayabilir'' dedim ve kaşlarımı kaldırarak dudaklarımı büzdüm. Hyunjin ve Soobin güldükten sonra '' Tamamdır görüşürüz'' dediler ve işlerine döndüler.

Bende yorgunluktan çökmüş omuzlarım ile kafenin çıkışına doğru ilerlerken kolumu tutan el ile durmak zorunda kaldım. Hyunjin'dir herhalde diyerek sakince kafamı çevirmiştim ki aslında onun Hyunjin olmadığını fark etmemle gözlerim kocaman olmuştu. '' Minho?''.     



Mükemmel bir geçiş bölümü.... 

YUÁNFÈN•缘分 | MinsungOnde histórias criam vida. Descubra agora