21.Bölüm

964 145 59
                                    

Merhabalar ^^!!
Yeni bir kurgu yazıyorum o kurguda yan çift olarak hyunin mi yoksa hyunmin mi olsun çok kararsız kaldım :(




- Jisung'un Görüşünden -

Hyunjin ve Jeongin kapıda şok olmuş gözler ile bize bakıyordu. Hyunjin normalde  Jeongin'nin gözlerini eliyle kapatmıştı ama Jeongin parmak ucuna çıkarak o engelden kurtulmuştu.

" Jisung saçım acıyor."

Minho'nun konuşmasıyla ona döndüm ve saçlarını bıraktım. Bıraktığım gibi eliyle tuttuğum yerleri ovuşturdu ve kafasını kapıya çevirdi.

" Sizde kapıda ne duruyorsunuz sanki hayatınızda ilk defa öpüşen iki insan gördünüz. "

" Siz öpüşüyor muydunuz? Daha çok birbirinizi yemeye çalışıyor gibiydiniz." Dedi Hyunjin ve kapıyı kapatarak içeriye girdiler.

Utançtan kulaklarım yanmaya başlamıştı.

Jeongin, Hyunjin'e gözlerini devirdi ve kendini koltuğa bıraktı.

" Jisung hyung birazdan patlayacak gibi duruyor." Demeyi de ihmal etmedi.

Daha fazla yüzlerine bakamayacağım için kafamı Minho'nun boyun girintisine koyarak yüzümü sakladım. Minho'da otomatik olarak saçlarımı okşamaya başladı.

"Minik bebeğimle uğraşmayın." Diyerek hafifçe kıkırdadı.

" Ya!" Diyerek Minho'nun üstünden kalktım ve sinirli adımlarla odama gittim.

Arkamdan yükselen kahkahaları da duymuştum elbette. Şerefsizler benimle dalga geçmekten başka işleri güçleri yoktu.

...............................

Tatilin neredeyse birinci haftası bitmiş ve ben evden hiç dışarı çıkmamıştım.  Minho ailesinin yanındaydı ve her gece uyumadan önce telefonla konuşuyorduk ama onu çok özlemiştim. Her ne kadar sesini duysam ya da gönderdiği fotoğraflardan görsem de özlemiştim işte.

Ben yine Minho'nun fotoğrafına bakıp özlem giderirken çalan telefon ile irkildim. Arayan Chan hyungdu.

" Efendim hyung ? "

" Ah Jisung direk konuya giriyorum. Minho'nun yanına gitmek ister misin?"

Bu da soru muydu şimdi.

" Evet ama nasıl?"

" Biliyorsun Minho normalde bu hafta gelmeyi planlıyordu ama bir kaç aksilik çıktığı için gelemedi ve o kadar çok söylendi ki artık buna daha fazla katlanamayacağımızı düşündük. Bu yüzden yanına gidiyoruz hem evde oturmaktan iyidir."

" Tam olarak kaçta hazır olmam gerekiyor?"

Chan hyung güldükten sonra konuştu.

" Yarım saat falan."

" On beş dakikaya hazır olmuş bil." Dedim ve telefonu yüzüne kapattım.

Koşarak odama gittim ve ihtiyacım olan her şeyi sırt çantama koydum.

..................................

Neredeyse varmak üzereydik ve benim aklıma yolun başındayken gelmeyen o şey ancak gelmişti.

Ben Minho'nun ailesinin yanına gidiyordum?

Her an stresten arabanın içine kusabilirdim. Felix stres olduğumu fark etmiş olmalı ki koluma dokundu.

" İyi misin?"

" Biraz gerginim sanırım." Diyerek camdan dışarıya baktım.

Chan, Changbin, Felix ve ben gidiyorduk. Chan hyung, Minho'nun ailesiyle konuştuğunu ve gelmemizin Minho için iyi olacağını söylemiş.

Yani aslında Minho'nun hiçbir şeyden haberi yoktu bir nevi sürpriz yapıyorduk.

Chan hyung arabayı durdurunca geldiğimiz yere baktım. Gayet tatlı ortalama, bahçeli müstakil bir evdi.

Changbin hyung " Ölmeden gelebildik sonunda." Diyerek arabadan indi.

Bizde onu takip ederek indik ve ben en arkada olmak üzere eve doğru ilerledik.
Her adımda daha da gerginleşiyordum.

Changbin hyung en önde olan olduğu için kapıyı çaldı ve  Minho'ya bire bir benzeyen  kadın kapıyı açtı ve hepimize gülümsedi.

" Hoşgeldiniz çocuklar ! Gelmeniz çok iyi oldu." Diyerek içeri girebilmemiz için kapıdan çekildi.

Kadına gülümsedikten sonra içeri girdik ve  oturma odasına doğru gittik. Minho ortalarda görünmüyordu. Neredeydi bu çocuk?

Annesi arkamızdan gelmişti ve hepimizin bir şeyler arayan bakışlarını fark etmiş olmalı ki " Minho odasındaydı, dediğiniz gibi geldiğinizi ona söylememiştim." Dedi.

Chan hyung " O zaman onun odasına çıkalım biz ilk önce." Dedi.

Hepimiz onaylar şekilde kafamızı sallamıştık. Annesi bu halimize güldükten sonra.

" Üst katta sağdan ikinci kapı." Diyerek ortama açıklık getirmişti.

Yine Changbin hyung önde bizde onun arkasında ki ördekler gibi Minho'nun odasına çıktık. Changbin hyung tam kapıyı çalacak iken eli havada bana döndü.

" Jisung ilk önce sen gir." Sesi duyulmasın diye de fısıldamıştı.

Elimle kendimi göstererek " Ben mi?" Diye sordum.

Felix'de çok saçma bir soru sormuşum gibi yaptığı yüz ifadesi ile bana döndü ve " Başka Jisung mu var aramızda?"  Diye sordu.

Evet çok saçma bir soruydu kabul ediyorum. Gerginlikten saçmalıyordum şu an zaten.

Kafamı iki yana sallayarak kapının önüne gittim ve çalmak için elimi kaldırdım ama çalmama gerek kalmadan kapı kendiliğinden açıldı.

Minho bıkmış yüz ifadesi ile bize baktı.

" Sanki ayı inine giriyorsunuz alt tarafı benim odama gireceksiniz ne çok uğraştınız."

Sonra kolumdan beni çekerek içeri aldı ve kapıyı diğerlerinin yüzüne kapattı.

Sırtım kapıya yaslanmış ona bakıyordum. Ellerini saçlarıma attı.

" Saç rengini mi değiştirdin?"

" Evet mavi çok akıyordu o yüzden." Dedim ve gözlerimi aşağıya çevirdim.

Saçlarım artık iyice aktığı için ve değişiklik istediğim için grimsi bir sarıya çevirmiştim. Ama Minho'ya bilerek söylememiştim.

"Her şekilde güzelsin."  Dedi ve çenemden tutarak ona dönmemi sağladı.

" Ama sanırım kafana kese kağıdı geçirerek yanımda dolaştırmam gerekiyor artık."

Gözlerimi kocaman açarak " Neden?" Diye sordum.

" Çünkü çok güzel olmuşsun." Dedi ve dudağıma hafif bir öpücük kondurdu.



Kendinize iyi bakın sizi seviyorum ^^ !!  ❤️

YUÁNFÈN•缘分 | MinsungWhere stories live. Discover now