on dokuz

717 72 25
                                    

''Oradaki konuşman çok iyiydi yalnız. Bir an arkandan tezahürat yapasım geldi.''

Zayn elmasından bir ısırık daha almadan önce içtenlikle konuştu. 

Pekala, kabul etmek gerekirse Louis tamamen gaza gelerek öyle konuşmuştu ama şimdi düşününce belki de en iyisi böylesidir. Çünkü Harry'e her istediğini yapamayacağını birilerinin hatırlatması gerekiyordu. O kişi de şans eseri Louis olmuştu. 

Öğle araları normalden daha uzun ve ızdırap dolu geçiyormuş gibi hissediyordu. Belki de sadece sırtında hissettiği sert ve yakıcı bakışların etkisidir bu, emin değildi. 

''Ama sence de fazla yüksek çıkışmadın mı? Yani düşününce..'' Zayn devam etmeden önce arkadaşının somurtan suratına baktı ve kararını hızla değiştirdi.

''Unut gitsin.''

Tüm öğle arası bu şekilde geçip gitti. Louis diğer derslerine de zorlanarak girdikten sonra sonunda eve gitme vakti gelmişti. 

Boşalmak üzere olan koridorda kalan son üç beş kişiye göz attıktan sonra dudağını ısırarak umutla dolabına  yöneldi. Heyecandan ve bir not daha bulma umudundan dolayı elleri titriyordu. 

Küçük dolabın kapağını açtı fakat diğer seferlerde olduğu gibi ayaklarının dibine bir kağıt parçası düşmedi. Onun yerine bir kutu vardı. Kaşlarını merakla çatarak bunun nasıl buraya girmiş olabileceğini çözmeye çalıştı.

Küçük, meşe ağacından yapılmış ve kapak kısmı kiraz çiçeği ve ince dallarla süslü bir kutuydu. Louis eline aldı ve çevirerek tüm yönlerden inceledi.

İçinden ne çıkabileceğini bilmiyordu. Bu yüzden açmadan önce omzunun üzerinden koridoru bir kez süzdü. Şu an rahatsız edilmek istemiyordu. Yine de birinin onu görme ihtimaline karşı kutuyu çantasına dikkatle yerleştirdikten sonra dolabını kitleyip büyük ve artık boş olan binadan hızlı adımlarla uzaklaştı.

Birkaç yüz metre yürüdüğünü varsayarak kimsenin olmadığı parka girdi ve banklardan birine oturdu. Heyecanla kutuyu çıkardı.

Kapağı zorlasa da bir türlü açamamıştı. Şimdi daha yakından bakınca kapağın hemen altında oldukça küçük bir delik olduğunu keşfetti. Kilitli bir kutu verilmişti ona.
Harika! Anahtarı kim bilir neredeydi. Louis bu denli meraklı bir insan olmasaydı kutuyu çöpe atarak uzaklaşır ve hiç uğraşmazdı. Ama tam tersiydi. Oldukça meraklı ve bu güzel kutuyu atmak istemeyecek kadar da vicdanlı biriydi.

Kutu kucağında iki elinin arasındayken parktaki minik göleti izledi bir süre. Aklı sabah Harry ile yaşadığı olaya kaydı istemsizce.  Olanları düşününce gerçekten abartmış olabileceğini kabul ediyordu.

O adamın yani Harry'nin kuzeni olduğunhlu iddia edenin kim olduğundan emin değildi ve sözünün doğru olma olasılığındansa yalan olması daha yüksek bir ihtimaldi. Hem Harry'nin kuzeni olma ihtimali neydi? Ne yani, tam da Harry ile ufak (!) bir sorun yaşadıktan sonra kuzeninin ortaya çıkması nasıl bir tesadüftü?

Fakat Harry hakkında bildikleri en az o yabancı hakkında bildikleri kadardı. Yani hiçbir şey.

Peki bu onu neden rahatsız etmişti? Neden Harry'i tanımıyor oluşu canını sıkmıştı birden?

Bunlara asla cevap bulamayacağını anlayınca derin bir nefes aldı ve kafasını bankın arkasından sallandırdı.

Tüm dünyayı tersten görüyordu. Ağaçlar, oyuncaklar, biraz ileride görünen yapılar, ağacın arkasında gizlenmiş adam...

Louis ona bakan bir çift göz görünce hemen düzeldi ve korkuyla ayağıya dikildi. Adam hâlâ oradaydı ve gözlerini göremese de onu izlediğini hissedebiliyordu.

sᴛᴀʟᴋᴇʀ || ʟᴀʀʀʏ (askıda)Where stories live. Discover now