on

911 100 61
                                    

Louis defterlerini göğsüne sıkıca bastırıp geri dönmek ve dönmemek arasında bir karar vermeye çalışıyordu.

Harry'nin gönderdiği adres tabii ki onu direkt olarak evine yönlendirmişti. Louis, yeşillinin bu sabah yaptıkları yüzünden mantıklı düşünemeyip bir cevap alma niyetiyle buraya kadar gelmişti fakat şu an kapının önünde dikilirken aklı yeni  yeni başına geliyordu. Harry ile yalnız kalmak istemediğinden mi yoksa ona sinir olduğundan mı bu denli gergindi bilmiyordu.

Tam arkasını dönüp geri dönmeye karar vermişti ki kapı, meraklı bakışlarla onu izleyen Harry'i görmesini sağlayacak kadar geniş bir şekilde açıldı.

"Hoş geldin Louis."

Üzerinde çicek desenleri olan, birkaç düğmesi açık, geniş ve mavi bir gömlekle;  birkaç beden büyük görünen beyaz bir pantolon vardı. Saçlarının dağınıklığı, sesinin boğukluğu ve bayık bakışlarından kısa bir süre önce uyandığı belli oluyordu. Bu manzarayla elinde olmadan etkilenen Louis terleyen ellerinden kaymasınlar diye defterlerine daha sıkı şekilde sarıldı.

"Merhaba."

Bir süre bakıştıktan sonra boğazını temizleyen genç onu içeri davet etmişti.

Ev dışarıdan da anlaşılacağı üzere fazla büyük ve lükstü. Bunu kapıdan adım attığınız anda geniş antrede sizi karşılayan barok model aynadan anlayabilirdiniz.

Harry kafasıyla onu takip etmesini işaret ederken evi inceleme şansı pek bulamamıştı ama evdeki sessizlikten anladığı kadarıyla ikisinden başka kimse yoktu bu koca yapıda. Kıvırcık genç onu öldürmek istese zavallı Louis'nin çığlıklarını duyup yardıma gelecek kimsenin olmaması demekti bu.

Sertçe yutkunan Louis son basamağı da çıkınca Harry'nin artık önünde olmadığını fark etti. Önündeki geniş koridordaki kapılara bakarak hangisinin onun odasına açıldığını tahmin etmesinin çok zor olduğunu kavrayınca hemen sağında bulunandan başlayıp sırayla denemeye karar verdi.

Dört denemesi olumsuz sonuçlanınca artık geriye kalan son iki kapıdan solda olanın kolunu tuttuğu gibi açmaya çalıştı ama kilitliydi.

İçinden bir ses muhakkak bu odaya girmesi gerektiğini söylüyordu. Louis bu sese göz devirip kalan son kapıyı açmak için sağına dönmüştü ki Harry ile burun buruna geldi.

Korkudan sıçrarken dengesini kaybetmiş ve geriye savrulmuştu. Gözlerini yere kapaklanmayı beklerken sertçe yummuştu. Bu gerçekleşmeden büyük eller tarafından önce belinden sıkıca kavranmış, daha sonda kendisininkinden daha yapılı olan vücuda neredeyse yapıştırılmıştı.

"Nereye gittiğine dikkat et Louis."

Açtığı an yeşillerle karşılaşacağını bildiğinden gözlerini kapalı tutup kafasını hızla salladıktan sonra büyük ellerin arasından kaydı ve geriye çekildi.

"Seni arıyordum. Bir anda kayboldun ve hangi kapıdan girdiğini de görmedim."

Okuldakinden çok daha farklı bir enerji yayan Harry nazikçe gülerek onu onaylayınca Louis şaşırmadan edemedi. O daha çok sinirlerini bozacak bir cevap bekliyordu.

"Gel."

Beyaz kapıdan girip görüş alanından çıkan gencin ardından birkaç saniye donup kalsa da hızla toparlandı ve peşinden odaya girdi.

İlk gözüne çarpan mavi duvarların bir kısmını neredeyse kaplayacak büyüklükteki, raflarını yüzlerce kitabın süslediği kitaplıktı. Yanındaki ufak masada duran pikap ve raflı düzenekteki sayısız plak ise ilgisini aşırı çekmişti.

Geniş odadaki mobilya ve eşyaların fazlalığı Louis'nin başını döndürürken, mavilinin bu halini zevkle izleyen Harry çalışma masasının sandalyesine kurulmuş anın keyfini çıkarıyordu. Etkilendiğini belli eden suratıyla sonunda yeşilliye bakabilen Louis, "Kitap kurdu olabileceğin aklımın ucundan bile geçmezdi Styles," dedi.

"Beni daha çok, tamamen kapalı tonlarla kaplı odasında tüm gün rock müzik dinleyip tek işi piçlik yapmak olan biri olarak düşünüyordun değil mi?"

"Hayır," dese de cevabını ona inanmamışça bakan Harry'e göz devirip, "Evet, öyle düşünüyordum," olarak değiştirdi.

"Ama bunda senin de suçun var çünkü öyleymişsin gibi davranıyorsun."

Yanındaki diğer sandalyeye elini vurarak, "Gel otur," dedi.

Louis oraya yerleştikten sonra uzun süredir taşıdığı defterleri masaya bıraktı. Gözüne çarpan kitaba bakıp bu ismi daha önce nerede duyduğunu çıkarmaya çalıştı.

Bukowski

'Bukowski okuyan o'ndan başka insan yokmuş gibi davranıp durma salak' diye tekrar ederken içindeki o ses yeniden kendini gösterip olmayacak şeyler fısıldıyordu.

Düşüncelerini bölen Harry'nin enerjik sesiydi.

"Eveet! Nereden başlıyoruz?"

sᴛᴀʟᴋᴇʀ || ʟᴀʀʀʏ (askıda)Where stories live. Discover now