on üç

853 92 152
                                    

"Yani senin şimdi gizli bir hayranın var öyle mi?"

İnanamamazlıkla suratına bakan arkadaşına gözlerini deviren Louis, "Bu neden imkansızmış gibi konuşuyorsun Zayno?" diye yakındı.

Esmer genç neredeyse gülmek üzereymiş gibi bir ifadeyle, "Lou, dostum bilmem farkında mısın ama biz okulda neredeyse görünmeziz. Birinin varlığımızı fark etmesi için ya kendimizi rezil edip gülmelerini sağlamalıyız ya da bilirsin işte popüler tayfaya girmeliyiz," dedi.

"Özgüvenin ve kendin hakkındaki bu pozitif düşüncelerin ne kadar da hoş!"

Zayn ile geçirdiği süre boyunca gözlerini o kadar çok deviriyordu ki bir gün şaş falan kalacağından korkuyordu.

Zayn, "Evet, evet her neyse. Peki bu," parmaklarıyla tırnak işareti yaparak, " 'gizli hayranın' kim olabileceği hakkında herhangi bir tahminin falan var mı?" diye sorarken gözleri hızla bahçeyi tarıyordu.

"Maalesef ki yok. Ama şimdiye kadar topladığım bilgiler şunlar: 1- El yazısı cidden güzel."

Bir yandan arkadaşının dediklerini aklına not etmeye çalışan Zayn diğer yandan da dakikalar önce sonlanan basket oyunundan dolayı terden vücuduna yapışmış gri tişörtüyle nefes kesici görünen Liam'a pek de masum olmayan bakışlar atıyor ve fark edilmeyi umuyordu.

"2- Kitap okumaya bayılan biri olmalı çünkü kurduğu cümleler senin veya benim kurabileceğimiz cümleler gibi değil."

"3- Odasını maviye boyamış çünkü en sevdiği renkmiş."

Neden maviyi sevdiğinden bahsetmemeyi seçti.

"4- Tüm notlarını 'H' harfiyle bitiriyor."

"5- Uzun boylu, yapılı bir erkek. Çünkü en son bir erkek vücudunu arkadan resmetmişti ve nedense bu oymuş gibi hissediyorum. Onu bulmamı istiyor. Bu da bir ipucu bırakma sayılır tahminimce."

Esmer genç sonunda ilgisini çeken bir şeyler duymuş olmanın verdiği tatminle, "Okuldaki neredeyse tüm gayleri tanıyorum. Biraz izin ver de aralarında bu kriterlere uyan biri var mı bir hatırlayayım," dedi.

Kısa bir süreliğine sessiz kalan Zayn başını olumsuzca sallayıp bulamadığını söyleyecekti ki gözleri Liam'ın omzuna kolunu dolayan ve uzun boylu-yapılı kriterine tam uyan yeşil gözlü gence kaydı. Heyecanla arkadaşına döndü.

"Harry."

Louis'nin kaşları çatılırken, "Harry kim?" dedi.

"Hangi Harry olacak salak, Harry Styles işte."

Gülerek, "Saçmaladın iyice Zayno. O gay bile değil. Ne işi olur onun benimle?" dedi.

"Pardon ama hem uzun hem yapılı. Ayrıca cinsel yönelimiyle ilgili bir kesinlik de yok. Adı H harfiyle başlıyor ve şu son zamanlarda sana gayet de ilgili davranıyor."

Buna ihtimal bile vermediğini açıkça belirttikten sonra devam etti Louis.

"Harry gay olamaz çünkü geçen ay bir kızla yattığının dedikodusu yayıldı ve kız bunu inkar etmedi. Ayrıca proje partneriyiz o yüzden dibimde bitiyor sürekli."

"Bilemem," diyerek omuz silkti ve devam etti Zayn, "bana öyle geliyor. Bu çocukta bir şey var bak demedi deme," dedikten sonra ağzının sularını akıtarak kumral genci gözleriyle yemeye devam etti.

Odasının mavi duvarları, kitaplarla dolu raflar aklına gelince Louis canı sıkkın bir şekilde telefonunu çıkardı ve kafasını bundan uzaklaştırmak için sosyal medya hesaplarında bir süre gezindikten sonra yapacak bir şey bulamayıp telefonunu geri bıraktı.

Oflayarak bahçeye göz gezdirince zaten ona dikili olan yeşil gözleri fark etti.

Öyle derin ve dikkatli bakıyordu ki Louis kendini tuhaf hissetti. Yanlış bir şey mi yapmıştı? Bu bakışlar da neyin nesiydi?

Arkasına bakıp başka birine mi bakıyor diye kontrol etti ama kimse yoktu.

Louis rahatsız olmuş bir şekilde Zayn ile vedalaşıp son dersi için sınıfına yöneldi.

Ders boyunca aklını yeşil gözlü gencin ona attığı bakışlar işgal etti.

Ders bitince göğsüne sıkı sıkıya yasladığı defterleri her zamanki rutinine uyup dolabına bırakacaktı ki henüz araladığı dolap sertçe kapandı.

"Michael ne dedi?"

Louis bu ani hareketle sıçrarken sırtı dolaba yapışmış halde önündeki kızgın surata bakıyordu.

"Neden bahsediyorsun?"

Sabır dilercesine derin bir nefes aldıktan sonra devam etti Harry.

"Michael sana ne dedi Louis? Bir kez daha tekrarlamayacağım."

Michael'la konuşmamıştı bile. Ne diyebilirdi ki?

"Onunla konuşmadım."

Bir adım geriledikten sonra, "Nasıl konuşmadınız?" diye soludu Harry.

"Basbaya konuşmadık. Onunla ne konuşabilirim ki hem?"

Duyduklarından memnun kalmadığı açıkça belli olan Harry, "O piç benimle dalga mı geçiyor yani?" diye kükredi.

Louis şu an ne döndüğünden habersizdi fakat konunun kendiyle alakalı olduğunu biliyordu. Harry'i bu kadar kızdıracak kadar önemli olan şey ne olabilirdi bilmiyordu.

"Michael'ı bugün görmedim bile. Neler oluyor?"

Harry tek kelime daha etmeden hızla uzaklaşınca Louis bir süre orada öylece dikildikten sonra bunu da umursamaması gereken şeyler arasına itmeye çalıştı.

Dolabına kitapları tıkarken koridorun tamamen boşaldığını fark etti ve olabildiğince hızlı davranmaya çalıştı.

Zayn ile çıkışta alışveriş merkezine gitmeyi planladıklarından arkadaşının nerede olduğunu öğrenmek için aramak istedi fakat tüm ceplerini kontrol etmesine rağmen telefonunu bulamayınca panikle en son nereye koyduğunu düşündü.

Sınıfta unutmuştu.

Salaklığına göz devirirken gerisin geri sınıfa adımladı ve sırasının üzerindeki telefonu kaptığı gibi Zayn'i arayıp nerede olduğunu sordu.

Bir saate alışveriş merkezinin kafesinde buluşmalarını ayarlayınca burada çok oyalandığını fark edip koridora çıktı.

Tam dolabının önünde elinde beyaz bir kağıtla Niall'ı görünce, "Niall?" diye sordu şaşkınlıkla.

Duyduğu sesle küfür savurarak kağıdı arkasına gizleyen Niall gülümsemeye çalışarak, "Aaa! Louis sen burada mıydın? Hiç görmemişim," diyerek gerginlikle ensesini kaşıdı.

"Telefonumu unutmuştum ve sın-"

Niall'ın önünde dikildiği dolabın kendisininki olduğunu anlayınca cümlesini yarıda kesti Louis.

"Benim dolabımın önünde ne işin var?"

Kalbi deli gibi çarpıyordu.

Tahmin ettiği şey miydi?

Yakalamış mıydı?

"Ve o arkana sakladığın kağıdı da gördüm."

Niall gergin bir şekilde yeri süzerken söyleyecek bir şey arıyordu.

Louis bir süre beklemesine rağmen cevap alamayınca kollarını göğsünde bağlayıp sordu.

"Ne işler karıştırıyorsun sen?"

sᴛᴀʟᴋᴇʀ || ʟᴀʀʀʏ (askıda)Where stories live. Discover now