17.BÖLÜM

4K 441 5.8K
                                    

"Erken... Daha erken ama... Patlama yüzünden Afşin... Doğuruyor!"

Pamir'in kurduğu cümleyi Afşin'in ikinci çığlığı takip ettiğinde daha fazla burada duramayacağıma karar vererek hızla odaya girdim. İçeri girip kapıyı arkamdan kapattığımda yatakta kıvranan Afşin'in önünde, dizlerinin üstüne çökmüş Umay'ın çaresiz bakışları usulca bana döndü. Üstü başı, elleri kan içindeydi ve alnındaki teri elinin tersiyle silerken gözlerindeki ifade bir şeyler yapmam, kendisine yardım etmem için adeta bana yalvarıyordu.

Daha önce hiç doğum anına tanık olmamıştım ve tam olarak ne yapmam gerektiğine dair de en ufak bir fikrim bile yoktu fakat Afşin'i yalnız bırakamazdım. Bildiğim tek şey, ne olursa olsun onu yalnız bırakamayacağımdı.

Kararlı adımlarla yatağa yaklaşırken gözlerim, kan içinde kalmış çarşaf ve Afşin'in acı içindeki suratı arasında birkaç defa gidip geldi. Bakışlarım en sonunda beyazına kan oturmuş kehribar rengi gözlerle kesiştiğinde, içim titredi. Afşin'in yüreğindeki korku bakışlarından benim yüreğime yuvarlanmış, taş olup oraya oturmuştu sanki. Ben ilk kez... Afşin'i ilk kez bu kadar korkarken görüyordum ve sonsuz ömrüm boyunca da bu korkuyu asla unutamayacağıma emindim.

Acısını sıktığı dişleriyle içinde tutmaya çalışırken güçlükle konuştu.

"Beria n'olur yardım et! Bebeğime bir şey olmasın. Gerekirse beni ikiye kesin ama ona bir şey olmasına izin vermeyin! Yalvarırım kurtarın onu!"

Gözlerimi yeniden Umay'a çevirdiğimde zihnine "Durum ne?" diye sordum.

Cevap aynı yoldan fakat bir hayli endişe yüklü şekilde geldi.

"Doğuma daha bir hafta vardı ama Afşin sarsıntılardan ve olaylardan etkilendiği için doğumu erken başladı."

"Bebeğin bir hafta erken doğması sorun olur mu?"

"Şu an problemimiz bebeğin bir hafta erken gelmesi değil ki Beria. Bebek bir türlü gelemiyor! Olanlardan dolayı Afşin o kadar gerildi ve kasıldı ki tüm kasları adeta kitlenip kaldı. Bedeni taş kesti ve bebek içeride sıkışıp kaldı! Daha da kötüsü bebek içeride kaldığı her an ölüme biraz daha yaklaşıyor. Biliyorsun... O henüz ölümsüz değil ve eğer onu bir an evvel oradan çıkaramazsak... Ölecek."

Dehşetle Afşin'e döndüğümde gözlerini acıyla kapatıp iki eliyle sımsıkı kavradığı çarşafı kendine çekerken de bedeninin tir tir titremeye başladığını gördüm. Birbirine bastırdığı dişlerinin arasından ikinci feryadını dile getirdiğinde içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim.

"Kesin karnımı! Neyi bekliyorsunuz hala!? Bebeğimin ölmesini mi?"

Umay birkaç saniye ne yapacağını bilemeyerek gözlerime baktıktan sonra usulca yutkundu ve başını öne eğdi. Titreyen elleriyle eteğini yukarı sıyırıp bacağındaki bölmeden bir bıçak çekti. İkimiz de bir şeyi çok iyi biliyorduk: Afşin ne olursa olsun bu andan sağ salim çıkabilirdi çünkü ölümsüzdü. Ancak bebeği... Onun tek bir yanlış hamlesinde ölecekti.

O an hiç düşünmeden öne atıldım ve Umay'ı kafamı iki yana sallayarak durdurdum. Şansımızı bir kez daha denemek zorundaydık. Afşin'in karnını kesmek kesinlikle başvurmamız gereken son seçenek olmalıydı şayet Elementa'da kimsenin, buna bende dahildim, sezaryen doğumdan haberi olduğunu sanmıyordum fakat bu işin, avın boynunu bedeninden ayırmaya benzemediğine de emindim.

Afşin'in yanına oturup ellerini çarşaftan kurtardıktan sonra ellerimi sımsıkı tutmasına izin verdim. Avcumdaki kesikler henüz tam olarak iyileşmedikleri için biraz sızlamışlardı ancak Afşin'in çaresiz bakışları kadar yakmamıştı canımı.

AYKIRI: 4 BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now