23.BÖLÜM

4.4K 449 6.2K
                                    

"Ortalığı toplama anlayışını sevdiğim adam... Ne savaşlar çıkardı sana olan sevdam yine de senin kadar dağıtmadı aklımı, duygularımı. Gelip toplasana artık beni..."

Beynim kaç dakika sonra bana geri dönmüştü bilmiyordum fakat kendimi toplar toplamaz Afşin'den öğrendiğim ilk şey Pamir'in arenada olduğuydu. Evet, bildiğimiz ARENA! Paşamız onca kişiye karşı tek başına savaşacağını söyleyip meydan okuduğu gibi bir de yalnızca geleneksel düellolar için kullanılan devasa arenayı kapatmıştı! Lükse bak(!).

Günlerdir tek başına savaştığını, hayır, düpedüz kendine işkence yaptığını duyduğumda, sinirden kan beynime sıçramıştı. Vücudumda gezinen adrenalinle gittikçe hızlanan adımlarım, Konsey binasını bir an önce terk etmek ister gibi arşınlıyordu koridorları. Derhal oraya gidip buna son vermek istiyordum çünkü beş gün beş gecedir aralıksız kılıç sallarken aklını kaybetmiş olduğuna emindim. Hazır benimki bana geri gelmişken ben de onun aklını bulup yerine yerleştireyim diyordum!

Tanrım! Delirmiş resmen! Tek kelimeyle: DELİRMİŞ! Ne bu? Skor eşitler gibi o da tek başına savaşabileceği ve böylece benimle daha kolay empati yapabileceği bir ordu mu yaratmıştı kendisine? Oldu olacak durumu biraz daha eşitlemek için araya birkaç tane de büyücü serpiştirseydi! Adam resmen Cehennem Çukuru'nun ardına geçemedi diye kendisine burada bir cehennem tahsis etmiş! Yarın karşıma dikilip 'Kehaneti de ben hallederim, sen yorulma Beria.' dese şaşırır mıydım acaba!?

Sonunda Konsey binasından dışarı çıktığımda hedefim doğruca ahıra ulaşmak ve Kor'a atladığım gibi arenaya ulaşmaktı fakat bahçenin ortasında aniden durdum. Durdum çünkü henüz Aşkar'ın adım sesleri kulaklarıma ulaşmadan Pamir'in gittikçe yaklaşan varlığının ince sızısı düşmüştü kalbime.

Kafamı hızla çevirip ana kapıya baktım. Yanılmamıştım. Pamir ardında küçük bir grupla birlikte yenice içeri giriyordu ve ben ona döndüğüm an, o da kapı muhafızından çekip aldığı bakışlarını doğruca bana çevirmişti. Hem de... Aramızdaki onca mesafeye, bahçedeki kalabalığa rağmen gözleri beni tek seferde on ikiden vurmuştu.

Hedefini asla ıskalamayan ok misali bakışları, beni yine kalbimden vurmuştu...

Gözlerini üstümden bir an olsun ayırmadan usulca Aşkar'dan aşağı atladı ve onu, bugüne dek bir tek benimle ahıra gönderdiğini bildiğim kıymetli atını, ilk kez bir muhafıza emanet edip bana doğru yürümeye başladı. Usulca yutkunduktan sonra bedenimi tümüyle ona doğru çevirmiştim fakat olduğum noktadan bir milim bile kıpırdayamıyordum. Bakışlarıyla beni olduğum noktaya çivilemiş, sanki yine her şeyi dondurmuş gibi öylece kalakalmıştım.

Bir kez daha gözlerinde tutuklu kalmıştım ve ben bu mahkumiyete, kör kütük aşıktım...

Meydanı boş bıraktığını düşünen bilinçaltım koşarak sahalara döndüğünde, ellerini birbirine sürterek 'Evet sayın seyirciler, bahisleri açıyorum: Bir bakışa yelkenleri suya indiren Beria bir gülüşe neler yapmaz? Hale bak hale... Yine kedi gibi oldu! Bir de miyavla istersen Beria! Silkelen ve kendine gel kızım! Öfkelisin sen ona!" dedi ve beni omuzlarımdan sarsmış gibi kendime getirdi.

Doğru ya! Öfkeliy-dim... Şey yani... Öfkeli-yim ben ona!

Birkaç dakikanın sonunda Pamir aramızda yalnızca iki adımlık mesafe kalacak şekilde tam karşımda durdu. Az önceki kedi bakışlarım gitmiş yerini çoktan içimdeki kurda bırakarak pençelerini bileyip kaşlarını da çatmıştı. 'Hele bir gelsin'le başlayan cümlelerimin ilki neydi? İlk olarak ne yapacaktım ben ona?

AYKIRI: 4 BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now