13.BÖLÜM

5.3K 417 1.4K
                                    

"Kaybettiğini düşündüğün şey, çağırdığın anda saklı. Ara ki bulasın..."

Hissettiğim kelimeler kanımın ısınmasına sebep olurken Pamir'in usulca koluma dokunmasıyla gözlerimi yeniden açtım ve ona döndüm. Sorgulayan bakışlarıyla iyi olup olmadığımı tartıyor, benim için endişelendiğini göstermekten de çekinmiyordu. Eğer onu iyi olduğuma ikna etmezsem beni hemen şimdi, gerekirse zorla, dinlenmem için bir odaya kapatabileceğini hissettim.

Yüzündeki kabuk bağlamış yaralar, gözlerinin altındaki koyuluk ve sağ elmacık kemiğindeki morluk belki de benim onu zorla bir odaya kapatmam gerektiğini haykırırken, bu kez bulunduğumuz ortamdan soyutlanan ikimizdik. Uzun toplantı masasında hararetle tartışılan konu neydi bilmiyor, merak da etmiyordum. Gözlerimi Pamir'in yüzünde dolaştırmaya son verip yeniden maviliklerinde durdurduğumda, durup durabileceğim en güzel noktanın o eşsiz maviliklerin ortasındaki gözbebekleri olduğunu biliyordum.

Savaş da çıksa kıyamet de kopsa gözleri gözlerimden hiç kopmasın istedim...

Masanın altında, dizlerimin üstüne bıraktığım elimi avcunun içine aldı ve ayağa kalkarken benim de kalkmama yardım etti. Ayağa kalktığımızda tüm gözler teker teker bize çevrilmişti. Bu kez sorgulayan bakışlarla bakan bendim fakat Pamir bana değil diğerlerine bakıyordu.

"Konuşulması gereken önemli meselelerin tümünü karara bağladığımıza göre kalan detayları rapor şeklinde bize iletebilirsiniz diye düşünüyorum. Şimdi, müsaadenizle..."

Cümlesi bittiğinde aslında kimseden, benden de dahil, herhangi bir müsaade beklemeden kapıya doğru yürümeye başladı. Daha doğrusu elimi sıkıca tuttuğu için kapıya doğru yürümeye başladık demeliydim. Kapı muhafızları kapıları iki yana açtığında bu salondan bir kez daha eli elimde çıkıyordum. Ancak bu kez kalbim heyecanla çarpmak yerine her atışında sanki biraz daha parçalanıp canıma batıyordu. Üstelik zoruma giden şey neydi tam olarak onu da bilmiyordum.

Galiba bana yorgun olduğumu ve dinlenmem gerektiğini, kendisine sığınıp yanında her zaman güçlü durmam gerekmediğini hatırlatmasıydı. Ona teslim olmak, dinlenmek, onda mola verip bir saniye olsun durmak istemiyordum. Nasıl durabilirdim ki? Duramazdım. Anneme yapılanların hesabını sormadan durup dinlenemezdim.

Pamir'in adımları ana element binasına girip ikinci kata saptıktan sonra düşündüğümün aksine dinlenmemiz için yatak odasına değil, çalışmaya devam edebilmemiz çalışma odasına yönelmişti. İçeri girdikten sonra elimi bıraktı ve odanın kapısını arkamızdan kapattı. Bir elini öne uzattığında, odanın ortasındaki geniş toplantı masasına oturmamı istediğini anladım ve nedense koşulsuzca bu isteğine de itaat ederek, en baştaki sandalyeye yerleştim.

Bana iyi gelecek olan tek şeyin kafamı kaldırmaksızın çalışmak olduğunu bildiği için bunu yapmıştı diye düşünmeye başlayacaktım ki önüme kadar gelip bir dizini yere koyarak diz çöktükten sonra ellerini diz kapaklarıma yasladı. Şaşırdığım için hafifçe büyüyen gözlerimi dikkatle bana bakan gözlerine çevirdiğimde "Oradayken... Bir şey oldu?" diye sordu.

Aslında soru sormaktan çok, bildiği bir şeyden emin olmak ister gibiydi bakışları.

"Hissettin demek... Peki ya ses? Sesi de duydun mu?" diye sorduğumda şaşkınlığım sesime yansımamıştı. Çünkü ben de soru sormaktan çok, anladığım şeyin doğru olup olmadığını kontrol ediyor gibiydim.

Pamir'in kaşları çatılırken düşüncelerinin yoğunluğu gözlerine yansıdı.

"Ses duymadım. Sadece aniden gerildiğini hissettim. Bir şey olmuştu ama ne olduğunu tam olarak anlayamadım. Biliyorsun, sadece hislerini duyabiliyorum Beria. Duyduğun sesler buna dahil değil ne yazık ki..."

AYKIRI: 4 BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now