2.0

93K 1.8K 1K
                                    

Medya: Barlas Ataman

İyi okumalarrrrrrrr

~~~

Korku bedenimi ele geçirmiş olacak ki şuan koltuğun arkasında saklanıyordum. Shoot oynarken içki içtim diye mi kafam böyle? Hayır. Sesleri tek ben duysam neden bütün kızlar saklansın? Bi anlık gelen deli cesareti ile koltuğun arkasından çıkıp masadaki bardağa yöneldim. Bardağı kafama dikip "Ne bu ya?" Diye sinirle konuştum.

Tekrar masaya bardağı koyunca arkamdan Simay'ın "Aptal sarışınlar hep ilk ölenler oluyor." Diye attığı çığlıkla büyük ciddiyetim gitti. Kapıyı açmamla Barlas ve Ege'yi gördüm. "Sizin ne işiniz var burda?" Diye sordum, sorum 'sizin' olsa da asıl sorum Barlas'aydı. Ege konuşma zahmetinde bulunmadan içeri girerken Barlas'a baktım.

"Yerine duramıyosun." Dedi Barlas, ohoo. Ben gayet de kendimdeyim. "En azından seni öpmüyor-" derken Barlas kolumdan tutup beni bahçeye çıkardı. Ne bu kolumu tutma sevdaları? Bahçeye çıkınca kolumu çekip ona baktım. "Gözlerin çok güzel." Gülümseyip ona baktım. Barlas sırıtınca kaşlarımı çattım. "Pezevenk gülüşü atma lan." Diye uyardım onu.

"Amacın ne senin?" Kaşlarım daha çok çatıldı. Ne saçmalıyor bu? "Senin amacın ne?" Diye sordum. Soruyla soru ile karşılık vermek hoşuma gidiyor ama bana yapılınca sinir oluyorum. "Bahar uzak dur benden." Dedi bana dik bir şekilde bakarak. "Ben senden zaten uzağım ve sen beni kolumdan tutup buraya getirdin." Dedim. Barlas bir şey söyledi ama ne dediğini duyamadım çünkü kafam giderek iyi oluyordu.

"Bahar." Demesiyle kendime geldim. Ardından yine bir şey söyledi ama sesi yoktu bile. Sadece görültü vardı. "Ne konuşuyon ya sen?" Diye söyledim. Barlas kaşlarını yukarıya kaldırdı. "Sen bana umu- neyse ya."

Eve girecekken kolumu tutunca sinirle "Kolumu tutmayı kesin artık!" Diye bağırdım. Kolumu hızla çekip eve girdim. Ege ve Gaye yanımdan geçerek evden çıktılar. Eve girince Gizem'in "Rüyamda Ege ve Barlas'ı gördüm." Demesine gülümsedim. Ardından yatağa geçip yattım.

⊂(◉‿◉)つ

Sabah başımın ağrısıyla uyandım. Derin'in evinde misafir odasında yatıyordum. Üzerimde battaniye vardı. Simay ile beraber uyuduğumuzu anımsadım. Yanımda kimse yoktu şuan. Beynim patlayacaktı ağrıdan.

Yataktan kalkıp telefonumu aradım yatakta. Yastığın altındaydı. Telefonu alıp saate baktım. "Oha." Diye bir nida koptu dudaklarımdan. Saat öğlen 13:06'ydı. Odadan çıktım. Salona girince burnuma gelen kokuları takip ettim. Mutfakfan geliyordu kokular.

Mutfağa girdim. Masa baştan aşağıya donatılmıştı. Derin ve Simay masaya yiyecekleri koyuyordu. Gizem etrafta yoktu. O erken uyuduğu için uyanıp okula gitmiş olmalıydı.

Sandalyelerden birine oturdum. "Allah aşkına biri bana ağrı kesici versin." Diye inledim tatlı bir sitemle. "Oh olsun sana. İçmeseydin." Dedi çayları doldururken Simay. Derin kıyamamış olacak ki ağrı kesici ve su getirdi bana. Öpücük attım Derin'e ve ağrı kesiciyi içtim. Simay benim kupama çay yerine filtre kahve doldurdu. Ben kahveciydim.

Kahvedem bir yudum aldım. Hiç iştahım yoktu. Kızlar masaya çoktan yerleşmiş kahvaltı etmeye başlamışlardı.

Telefonumu açıp gelen bildirimlere göz attım. Annemin mesajını görünce ilk ona baktım.

Annem: Tatlım bugün akşam misafirlerimiz var. Okuldan direk eve gel.

Mesaja 'tamam kraliçem.' Yazıp gönderdim.

"Okulu astık zaten gezsek mi bugün?" Diye sordu Derin. Başımı elimle ovaladım. "Ben gelemem başım patlayacak gibi." Diye mırıldandım. "Bana uyar kafam dağılır." Simay ile Derin nefeye gidecekleri hakkında konuşurken ben dün ne olduğunu hatırlamaya çalıştım.

SIR Where stories live. Discover now