0.9

142K 2.3K 1.5K
                                    

İyi okumalar aşklar <33

Medya: Ege Duman.

(◍•ᴗ•◍)✧*。

Duyduğum sesle gözlerimi zorla araladım. Etrafa bakınca başta yabancı geldi ama sonra gece olanlar zihnime düştü. Babamla kavga edip evden ayrılmıştım ve Barlas'ın evine gelmiştik. Barlas yataktan kalkmış, bana arkası dönüp şekilde ayakta duruyor ve pencereden dışarıya bakıyordu.

Açık pencereye baktığım da havanın hala karanlık olduğunu farkettim. Bu saatte neden uyanık olduğunu soracağım sırada, onun kısık sesi beni durdurdu. "Tamam yarım saate geleceğim Gaye." Telefonla konuşuyordu. Bu saatte Gaye ile buluşmaya mı gidecekti? Hemde beni gizlice soktuğu evinde yalnız bırakıp. Uyandığımı anlamaması için yorganı tepeme çektim.

Sürekli beni okula bırakan, taksici Hüseyin amcaya mesaj atıp adresi verdim. Özellikle arka tarafta farları kapalı beklemesini söylemiştim. Neyse ki Barlas beni getirirken, tabelalara bakmıştım ve adresi öğrenmiştim.

Saate baktığımda 03.00 olduğunu gördüm. "Endişelenme birazdan yanında olacağım zaten. Ege geldi mi?" Deyip durdu ve karşı tarafı dinledi. "Tamam görüşürüz." Sesi kesilimce telefonu kapattığını anladım. Başımdaki yorgan yavaşça açılınca gözlerimi yumdum ve uyuyor gibi yapmaya devam ettim.

Barlas üzerimdeki yorganı düzeltti. "Uyurken çok masum duruyorsun, tuhaf." Kendi kendine mırıldandı. Uykumda beni izlemeyi kalbimi hızlandırırken, onun bunu farketmemesi için içimden dua ettim.

Çok geçmeden tekrar hareketlilik oldu ve ardından adım sesleri doldurdu kulaklarımı. Odanın yavaşça kapanan kapısından gittiğini anladım. Hızla yataktan doğruldum. Telefonumu elime alıp, pencereden dışarıya baktım. Barlas arabasına biniyordu.

Sessiz olmaya özen göstererek, evden hızlı hareketlerle çıktım. Kalbim bir kuşun kanat çırpışı gibi hareketliydi. Villa'nın bahçesinden çıkınca duvar kenarına parkedilmiş taksiye doğru yürüdüm. Ön koltuğa bindim. "Hüseyin amca biraz önce giden siyah arabayı takip edeceğiz." Dedim heyecanla. Hüseyin amca kaşları çatılsada dediğimi yaptı ve Barlas'ı takip etmeye başladık. "Kızım bu saatte neden evinde değilsin sen? Babanın haberi var mı?" Diye sordu bir baba edasıyla.

Sıkıntıyla nefes verdim. "Aramızda kalsın lütfen bu Hüseyin amca. Babamla aramız bozuk, arkadaşımda kaldım bu gece bende." Diye mırıldandım. "Tamam kızım ama dikkatli ol." Dedi arabayı durdurmadan hemen önce. Ücreti vereceğim sırada evden beş kuruşum olmadan çıktığım aklıma geldi.

Hüseyin amca durumu anlamış olacak ki, güldü. "Bu seferlik benden olsun, sen kendine dikkat et yeter Bahar." Aynı samimiyetle teşekkür ettim ve taksiden indim.

Otelin ismine bakınca kaşlarım yavaşça çatıldı. Kağıtta yazan otelin ismiydi bu. Barlas ortalıkta yoktu çoktan girmişti otele anlaşılan. Demek ki bana yanlışlıkla anlattığı sır için gelmişti buraya. Bir yanlış anlaşılmayla yollarımız kesismişti, ve şimdi ise benden aldığı kâğıttaki otele beni kendi getirmişti.

Beni buraya getiren kaderin ta kendisiydi. Burnuma hiç hoş kokular gelmiyordu. Bu otelde kötü şeyler oluyordu ve benim bunu öğrenmem gerekiyordu. Belki de Barlas'ı dinleyip uzak durman gerekiyordur. Belki de Barlas için uzak durmamam gerekir iç ses, çünkü bizi tanıştıran sırra şuan çok yaklaşmıştım. Ve benim geriye dönmek gibi bir planım yoktu.

Üzerimde siyah eşofman altı ve Barlas'nın bana çok bol gelen tişörtüyle otele girdim. Umarım kıyafetler yüzünden otelden kovulmazdım, çünkü burası oldukça lüks bir yerdi. Resepsiyona ilerledim. Kadın beni baştan aşağıya süzdü ve üstten bir bakış attı. "Buyrun?" Dedi ağız ucuyla. Gözlerimi devirdim.

"Ben bir oda istiyorum." Derken kağıttaki oda numarasını hatırlamaya çalıştım. 83 numaralı oda. "84 ya da 85 numaralı odalardan biri olsun lütfen." Sesim kendinden emin çıkıyordu ama kadın ilgisizce önündeki ekrana göz atıp bana döndü.

"O kattaki tüm odalarımız dolu, özel bir iş adamını ağırlıyoruz otelimizde. 105 numaralı odayı verebilirim size. Kimlik alayım." Deyip elini uzattı. Üzülmüştüm odalar dolu diye ama kimliğim olmadığı için boş oda olsa da tutamazmışım zaten deyip kendimi avuttum.

Kadın bana eli havada bakarken, sahte bir şaşkınlıkla üzerime baktım. "Çantam yok. Takside unutmuş olmalıyım." Dedim üzüntüyle. Kadın bana acıyarak baktı. Gözlerim dolmuştu ve bir damla gözyaşı yanaklarımdan aşağıya düştü. Oyuncu olacak kızdım yeminle. "İsterseniz elinizi yüzünü yıkayın. Sonrasında ailenizi aramak için telefonu kullanabilirsiniz." Başımla onu onayladım ve işaret ettiği tarafa yürüdüm.

Ne yapacaktım ben şimdi? Lavaboya gireceğim sırada, lavabonun çarprazında duran kapıya kaydı bakışlarım. Personel odası, yazıyordu. Sinsice gülümsedim ve omuzumun üzerinden arkama baktım. Görünürde kimse yoktu. Odaya girip etrafa bakındım. Duvara monte edilmiş kilitli dolaplarla doluydu oda.

Umutsuzca etrafa bakınırken, köşede sandalyenin üzerinde duran kıyafet dikkatim çekti. Kıyafeti burnuma yaklaştırıp kokladım, temiz görünüyordu an azından ter kokmuyordu. Kırmızı ve siyah detayları olan görevli kıyafetini üzerime giyip, saçımı bağladım ve şapkayı başıma baktım.

Kendimi filmlerdeki ajanlar gibi hissetmiştim. Çok heyecanlıydı. Asansöre doğru yürürken omuzumda hissettiğim elle durdum. Zorla yutkundum, sanırım ajanlık hikayem kısa sürmüştü. Beni durduran kişiye baktım. Orta yaşlarda bir adamdı ve üzerinde benim kıyafetimin aynısı vardı. "Bunları yukarıya çıkart." Deyip yanında duran servis arabasını gösterdi. Yakalanmamıştım anlaşılan, yemeklerin yanındaki numaraya baktım. 83... Bugün şans benden yanaydı anlaşılan. Arabayı alıp asansöre yürüdüm.

Bir kaç kişiyle beraber asansöre biktik. Barlas'ın benden aldığı kâğıtta 8. Kat yazıyordu. 8. Kata bastım. Asansör 4. Katta durunca herkes indi. Asansörün aynasındaki aksime baktım. Bir insan her haliyle güzel olur mu be? Maşallah bana.

Asansör durunca indim. Yol ikiye ayrılıyordu. Ajan güdülerimi dinleyip sağ tarafa döndüm. 74 numaralı odayı görünce ajan güdülerimin beni yanılttığını anladım. Geriye dönüp, sol taraftan ilerledim. Sonunda odanın önüne gelince derin bir nefes aldım ve kapıya iki kez vurdum. Kimse gelmeyince tekrar tıklattım kapıyı ama yine ses yoktu. Sinirlenmeye başlıyordum.

Serçe bir kez daha çaldım kapıyı ama bu kez kapı kendiliğinden açılmıştı. O an kapının aslında açık bırakıldığını anladım. İçime dolan korkuyla yavaşça kapıyı araladım ve içeriye girdim. Geniş bir otel odasıydı ama hiç kimse yoktu. Servis arabasına odaya koydum ve ilerleyip etrafı kontrol ettim. Şaka gibi oda bomboştu.

Odanın kapısının kapanma sesini duyunca, olduğum yerde donakaldım. İçimden bildiğim sureleri okumaya başladım. Umarım gelen Barlas'tır.
"Hey ne yapıyorsun sen orada?" Duyduğum tanıdık sesle rahatladım.

Bu Ege'ydi ama yanında birileri var mı bilmiyordum, arkam dönük olduğu için Şu anda ne yapacağım konuda hiçbir fikrim yoktu. Ben ses vermeyince, birisi bana doğru yürümeye başladı. Ege'ydi galiba. Kolumdan tutup beni kendine çevirdi aniden. Şaşkınlıktan aralanan dudaklarımı yavaşça kapattım.

Bu gözler... Barlas şaşkınlıktan irileşen gözleriyle bana bakıyordu. Gözlerindeki öfke bir ateş olsa, somutlanır ve beni küle çevirirdi şuan. Şaşkınlık ve öfkenin yanında başka bir duygu daha vardı gözlerinde. Korku... Neyden korkuyorsun Barlas?

Başımı yere eğip utanmam gerekiyordu sanırım ama ben başımı geriye atıp tam gözlerinin içine baktım. Utanmıyordum çünkü içimdeki sese güveniyordum.

Burada yanlış giden bir şeyler vardı. Omzumun üzerinden bize şaşkınca bana Ege ve Gaye'ye baktım. Ve bu odadaki kimse masum değildi. Peki ya sen Bahar? Hiç kimse, tamamen masum değildir.

---

Aşklarımm bölüm sonu hakkında ne düşünüyorsunuz?

En sevdiğiniz karakter kim?

Sizce olaylar nasıl ilerleyecek?

Teorilerinizi bekliyoruzz♡

SIR Where stories live. Discover now