/18/

42.4K 2.7K 241
                                    

Selaaam ben geldim

OY VERMEYİ LÜTFEN UNUTMAYIN çünkü tekrar sınır koymak istemiyorum...

İyi Okumalar

🐣🐣

Küçükken parmaklarını kıtlatan insanlardan korkardım.

Neden bilmiyorum, o ses beni öyle kötü ederdi ki korkar kendi parmaklarımı kontrol etme ihtiyacı hissederdim. Büyüdükçe bunu zevk için yaptıklarına şahit olmuştum; birkaç saniyelik rahatlama sağlıyordu. Biraz daha büyüdükçe bunun gerginken de çokça yapıldığını fark etmiştim. 

Tam olarak şu an yaptığım gibi.

Nilay'ın karşısında içim içimi yiyerek oturuyordum. İki bacağımı titretiyor, parmaklarımı kıtlatıyor ve onun bana olan delici bakışlarını görmemeye çalışıyordum. Bence bunu ona söyleyebilirdim. O bana neler neler anlatmıştı! Ben de güvenebilirdim ona.

"Başka bir yere mi gitsek," diye sordum hiddetle. Deli olduğumu düşünüyordu muhtemelen ama içimde tutamıyordum. "Bade de gelir bizimle. Kız kıza gezeriz." 

"Eylül, söylemek isteyip de söyleyemediğin bir şey mi var?" 

Ne kadar da zeki bir kızdı! Kafamı iki yana sallayıp Bade'nin kucağıma dökülen etekleriyle oynadım. Sessiz kalmak en iyisiydi çünkü konuşursam gerçekten iyi şeyler olmayacaktı. Her dakika farklı bir hissin farkındalığı suratıma çarpıyordu ve ben iyi hissetmiyordum. 

"Başka bir yere gidelim o zaman? Daha iyi hissetmeni sağlayacaksa eve de gidebiliriz." Ufak bir hesap yaptıktan sonra çılgınlar gibi kafamı salladım. Ev harika olurdu! Simge de gelirdi ve tabii ki annem de orada olurdu böylece hepsine tek seferdi hislerimi söyleyebilir ve tek tek anlatmaktan kurtulurdum. 

"Bize gidelim hadi." Dizlerimin arkasıyla sandalyeyi ittirip gürültülü bir halde ayağa kalkarken Bade'nin elbisesinin eteklerini düzelttim. Aynı zamanda aklımı meşgul etmeye çalışıyordum. Mesela yakın zamanda havalar soğuyacaktı ve Bade'nin artık elbise giymemesi gerekiyordu. Çok sık hastalanan bir çocuktu sonuçta. 

"Sakin ol," dedi Nilay gülerek. Çantasını koluna takarken hâlâ yan masamızda oturan Çağlar'a bir bakış attı. Ne hikmetse bu bakışla ben de ona dönmek gibi bir hata yaptım. Çünkü dikkatimi dağıtmaya çalışırken bu çabamın sebebinin gözümün önünde olması pek de yardımcı olmuyordu. 

"Bize gidiyoruz," dedim hemen. "Bade'nin eşyalarını getirebilir misin?" 

"Oturuyordunuz ne güzel?" 

"Bütün gün burada mı oturalım," diye çıkıştım hemen. Sözlerimle birlikte Çağlar'ın kaşları çatıldı anında. Bedeninin gerildiği gerçeğini görmezden geldim çünkü ben de aşırı gergindim ve bu ortamda bir gergin varken ikincisine hiç gerek yoktu. 

"Sen iyi misin?"

"Gayet tabii," dedim dıştan. Ama içimden kendime edebildiğim her küfrü ediyordum. Neden bu kadar aptalca davranmak zorundaydım? Neden kafamın içindeki salak beni susturamıyordum? Neden bunu bu kadar belli ediyordum? Hem de normal çalışmaya davrandıkça saçmalamanın da ötesine geçerken! 

"Bana pek öyle gelmedi de," dedi anında. Bu halimize alışkındım ama şimdi bir şeyler farklıydı, bilirsiniz. Biraz daha aptal ve biraz daha şeydim...

"Hadi hesabı ödeyelim." 

Bade'yi sıkıca tuttum, başımı dikleştirdim ve sanki hayatım boyunca geçmek istediğim insanı birinci olarak alt edip gerimde bırakmışım gibi bir ifadeyle kasaya yürüdüm. Ama pek tabii bir eksiklik vardı; o da cüzdanım. 

Bir Küçücük Civciv | TamamlandıWhere stories live. Discover now