/1/

76.4K 4.3K 206
                                    

Eğlenceli bölüm yazmak isterken bir türlü beceremiyorum 😅

Elimden geldiğince sık bölüm atmaya çalışacağım. Ayrıca canımm bsudeee bize müsait olduğu bir zamanda kapak yapacaaaak😻😻 Büyük bir sabırsızlıkla bekliyorumm

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi lütfen benimle paylaşın 💜

İyi Okumalar!

🐣

Semiha Teyze yıkılmıştı.

Yavrusunu yıllardır göremediğini dillendirip kocasına ağzına geleni sayarken gözlerimden düşen yaşlara engel olamamıştım. Ben onu hiç böyle görmemiştim. Acısını anlayamıyordum. Ama içimde bir yerler yanarken diğer tarafım hala ne yaşadığımızı sorguluyordu.

Ne yaşıyorduk?

Bu tabutta benim çocukluğum mu yatıyordu sahiden?

Elimden tutan ablam, adı gibi melek mi olmuştu gerçekten?

Hemen önümde, Bade'yi kucağından indirmemek için direnen Çağlar vardı. Onu ilk kez böyle görüyordum. Çaresiz ve yıkılmıştı. Yanımda annem, babam vardı. Semiha Teyze söylediklerine rağmen kocasına, diğer evlatlarına sığınmıştı. Çağlar ise Bade'yi tutuyordu kucağında. Başka kimsesi yoktu.

İnsanlar geçip giderken ona baş sağlığı diliyor ve ayrılıyordu. Genelde üniversiteden arkadaşları buradaydı.

Annemin kolundan çıkıp yavaş adımlarla Çağlar'a yöneldim. Birbirimizden hoşlanmasak da bugün acımızın adı aynıydı. O abisini, ben de ablamı kaybetmiştim. Elimi omzuna yerleştirdim dikkatini çekmek için. Boş gözleri benimkilerle buluşurken gülümsemeye çalışıyordum.

Boşuna bir çabaydı. Ama denemeye değerdi.

"Biraz bana ver istersen. Karnı acıkmıştır."

Önce kollarında yatan Bade'ye sonra da bana baktı. Varlığını unutmuş gibi, şaşkın görünüyordu. "Ver hadi," dedim ellerini ellerime uzatırken. Bugün aramızdaki yıkık köprüleri tamir etme zamanıydı. Bugün yanında olduğumu hissettirmem gerekiyordu. Acısı birbirine en yakın iki kişiydik ve ben onu en içten şekilde anlıyordum. Yanında olduğumu hissetsin istiyordum. Onun artık başı sıkıştığında arayabileceği, sırtını gönül rahatlığıyla yaslayabileceği bir ailesi kalmamıştı.

Bade'nin küçücük bedenini kollarımın arasına bıraktığında sarı battaniyesi içinde her şeyden habersiz küçük kıza baktım gülümsemeye çalışarak. Burada neler olduğunu anlamıyordu. Biz annesini ve babasını son yolculuklarına uğurlarken o her şeyden bihaberdi. Onları hatırlamayacaktı bile. Annesinin onu ne kadar çok sevdiğini, babasının onun için her şeyi yapabileceğini hissedemeyecekti.

"Senin kaderin çok daha güzel olsun." Dişlerimi sıkarak gözyaşlarımı geri göndermeye çalışsam da sessizce ağlamaya başlamıştım. Güçlü durmaya çalışıyordum ama güçlü durmak daha önce hiç bu kadar zor olmamıştı. Bu ne kadar da zordu böyle. Buradan çıkıp Melek'i aramak ve olanları anlatmak istiyordum.

Artık ona hiçbir şey anlatamayacaktım. Bade'ye annesiyle ilgili komik şeyler söyleyemeyecektim. Ben ablamı kaybetmiştim. Onun yokluğuna alışmaya çalışmak yapacağım en zorlu şeydi.

Annemin yardımıyla Bade'yi yedirirken gözlerim kurumuyordu. Birkaç dakika unutur gibi oluyordum. Sonra unuttuğum anılar bir bir köşelerinden çıkıp canımı yakıyordu.

Bir Küçücük Civciv | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin