KURAL 11: Kimseye Arkanı Dönme!

289 35 17
                                    

                    Mart 2019 

Hayatım değişeli tam tamına iki ay oluyordu. Bana verilen ikinci şansta bile rahat duramamış, hayatıma aksiyonu buyur etmiştim. O gece, benim miladım olmuştu. Yine!

Neden her geride bıraktığımız yıldan sonra hayatım değişmek zorundaydı? İlkinde aklımı kullanamamış, kendimi kullandırtmıştım. İkincisinde ise aklımı kullanmış ve ben onları kullanmıştım. İkisinde de hayatım baştan yazılmıştı. Sanki bir romanın içerisindeydim ve yazar hayatımı beğenmeyip sürekli baştan yazıyordu.

Cengiz amcanın da desteğiyle annem ve babam Amerika'da bir hastanede çalışmaya başlamıştı. Bende bu süre boyunca onların yanında olmuştum. Arkadaşlarım dışında henüz kimseyle yüzleşmemiştim. Yüzleşmek istememiştim. Muhtemelen çoğu benim bu sahte galibiyetimi kutlamak istiyordu. Birkaç kişi dışında kimse karşımda durmaya cesaret edemeyecekti. Eroğluların yeni varisi olmam herkesin dikkatini çekmişti. İnsanlar kaybetmek istemezler. Bu yüzden güçlü olanın yanında durmak insanoğlunun kanında vardır. 

Şu anda nerede miydim? Havaalanının ortasında etrafa bakınıp ofluyordum. Ellerimdeki bavullar o kadar ağırdı ki zar zor taşıyabiliyordum. Üstelik o kadar fazla eşya getirmemiştim bile. Oflaya puflaya dışarı attım kendimi. 

''DERİN!'' diye bağıran arkadaşlarımı görünce yüzümdeki sıkılmış ifade yerini mutluluğa bırakmıştı. Valizleri daha sıkı kavrayıp onlara doğru yürüdüm. Sera, ellerini çapraz bir şekilde yukarıdan sallayıp bir yandan da sevinç çığlıkları atıyordu. Damla ise ona kınayıcı bakışlarını atmakla meşguldü. Mehmet her zamanki gibiydi. Olgun ve tatlı...

Hızlı adımlarla yanlarına vardığımda Sera hemen sarılmıştı. Bu ani hareket karşısında arkaya doğru bir iki adım sendeledim. Neyse ki Mehmet son anda elleriyle arkadan desteklemişti bizi. Siz, siz olun elleri dolu olan birine bu kadar şiddetli sarılmayın.

''Yavaş kızım ya! Öldürdün çocuğu.'' dedi Damla. Gülerek karşılık verdim.

''Sera!'' diye uyardıktan sonra bir türlü ayrılmak bilmeyen kızı benden uzaklaştırmıştı Damla.

Tam ona teşekkür edecekken bu sefer onun kolları arasına girmiştim. Az önce Sera'yı hayıflayan kız, ondan beter sarılıyordu. On üç saatlik bir yolculuktan sonra tam da ihtiyacım olan şey de buydu.

''Neyse ki elastiğim de kemiklerim kırılmıyor.'' dedim şakayla.

''Ne yapalım oğlum çok özledik be!'' demişti Damla. Ardından ayrılmıştık. En azından Sera gibi üstüme yapışıp kalmamıştı.

''Hoş geldin kardeşim.'' dedi Mehmet. Bana da sarılan sarılana.. Neyse ki Mehmet  daha sakin bir şekilde sarılmıştı. Üçüncü bir yapışma vakasını daha kaldıramazdım.

''Hoş buldum. Hayır yani bilseydim üzerime 'Dikkatli sarılın. Kırılabilir' falan yazdırırdım.'' dedim yüzümdeki aptal sırıtmayla. Bizim bu halimizi gören de kırk yıl ayrı düştük zannederdi. Oysa annemlerle gittikten sonra her gün istisnasız görüntülü konuşuyorduk. Biliyorum, birini görmek veya hissetmek tamamen farklı şeylerdi. 

''Çok özlemişim ya sizi.'' dedim. Bu iki ay içinde en çok onları özlemiştim. Onlardan nasıl ayrılacağımı hiç bilmiyordum. Annemler her ne kadar benimde onlarla Amerika'da yaşamamı istese de geri dönmüştüm ama kısa süreliğine. Okul biter bitmez onların yanına gidecek, üniversiteyi orada okuyacaktım. Anlaşmamız böyleydi. Aksi halde gitmeyeceklerini söylemişlerdi. Onları güvende tutmak için kabul etmiştim. Geçen sefer işler ters gittiğinde o aracın içinde benim dışımda bir de ailem vardı. Bu savaşta onlardan birine zarar gelme olasılığı vardı. Bu sefer risk almamış, onları bu meselenin dışında tutmaya çalışmıştım. Altı üstü birkaç ayım kalmıştı. Onları da tamamlayıp, bu cehennemden sonsuza dek ayrılacaktım.

Masum: İntikam [BxB]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora