KURAL 13: En İyi Savunma Saldırıdır!

286 37 23
                                    


Bol yorum yapmayı unutmayın.

Gökyüzünde otuza yakın renk tonu olmasına rağmen bize görünenlerin sayısı bir elin parmağını geçmez. Bunun insanın görme yetisiyle alakası var mı bilmiyorum. Belki de insan sadece görmek istediklerini bilmek istediği için, diğer renkler onun için anlam kazanamamıştır. Gökyüzünü görmeden önce sana nasıl olduğundan bahsedildiyse onunla ilk karşılaştığında beynine yansıyan görüntü de o olur. 

Savaşın içindeki çocuğa durumu anlatmak kadar puslu yollarım vardı benim. Ne kadar masum görünürse görünsün benim de zehirli yollarım vardı. Tehlikeyle karşılaşana kadar zehrini saklayan ben, tehlikeyle karşılaşınca kilit altındaki zehrimi akıtmaktan kaçınmazdım. Bu beni ne kadar masum yapardı?

Bahçedekilerin kınayıcı bakışları yüküme yük katarken kafamı yere eğmemek için zor tutuyordum. Birçok kişinin gözünde servet avcısı konuma düşmüştüm. Hem de bir araya gelmelerini hiç beklemediğim dört ayrı karakter bunu yapmıştı.

Eda'yı pek tanımıyordum. Bana göre kız kendi halinde biriydi. Bizim olaylara daha önce hiç müdahale etmemişti. Bana bulaşmaya cesaret edecek kadar ne yaşamıştı? Bunu neden yapmıştı?

Eray'ın sakız gibi nereye çekersen oraya uzayacak tiplerden olduğunu daha ilk karşılaşmamızda anlamıştım. Ben ona tolerans gösterdikçe daha kötü şeylere bulaşıyordu. Aklını kullanamıyordu. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın felsefesiyle yaşayan bu çocuk herkesi satardı. Belki de sadakat denen duyguyla artık karşılaşması ve onu acı bir şekilde tatması gerekiyordu.

Defne.. Onun bana bulaşması için birçok sebebi vardı. Onun elinden en sevdiği oyuncağını almıştım. Bana dişlerini geçirmesini bekliyordum zaten ama bunu Melihle birlikte yapması, işte bunu beklemiyordum. Yılbaşı gecesi herkes ayrı yollara savrulmuştu. Melih ve Defne ayrılmıştı. Birlikte saldırmaları da benim yüzümdendi. Onları ayırdığım gibi, tekrar birleşmelerine de yine ben sebep olmuştum.

Merdivenden iki adım attığım gibi üzerimdeki bakışlar daha çok yoğunlaşmıştı. Buna daha ne kadar dayanırdım bilmiyorum. Suçlu hissetmemem gerekiyordu çünkü ben suçlu değildim. 

''Ay, Derin! Az önceki şeyler de neydi öyle?'' dedi Dilara. Heyecanla öne atılmıştı. Bu kız her zaman dedikodu meraklısı olmuştu. Arka plandaki sesler onun kadar cesaret dolu değildi ama daha acımasızdı.

''Çocuğa bak nasıl da sızmış ailenin içine.''

''Zenginlik hevesi insana neler yaptırıyor. TCH TCH TCH!''

''Sonradan görme varoşun tekine mirası verirlerse böyle olur işte.''

Ve daha nicesi. Dilara'dan her ne kadar hoşlanmasam bile diğerlerinden daha açık sözlüydü. Kız gizlenmek yerine duygularını açıkça yaşıyordu. İnsanlar yüksek fısıltılarla duyulamayacaklarını zannettikleri bir dünyada yaşıyordu. Eleştirileri, onlar sessizleştikçe acımasızlaşıyordu. Buna rağmen eğmedim başımı. Ben kim olduğumu biliyordum, onların gözünde ne konumda olduğum umrumda değildi.

''Derin, umarım tüm bunların mantıklı bir açıklaması vardır?'' 

Cengiz bey'in konuşmasıyla bakışlarım ona döndü. Defneye oynadığım oyuna tam hakim değildi. Ona nasıl açıklayacaktım? Boşluğa uygun bir puzzle parçasına ihtiyacım vardı.

''Bırak baba ya! Çok kıymetli varisinin gerçek yüzü az önce ortaya çıktı.'' dedi Melih. Ona dik dik bakmaya başladım. Şu an her ne kadar ciddi dursa da içten içe attığı kahkahaları duyabiliyordum.

Masum: İntikam [BxB]Where stories live. Discover now