KURAL 7: Cehennemden Uzak Dur!

360 43 70
                                    

İnsan hayatı hep keşkelerle doludur. Konuşmaya başladığımız andan itibaren keşke demeye başlarız. Bu süreç 'Keşke benimde böyle bir oyuncağım olsaydı' gibi masum cümlelerle başlar, 'keşke başka bir hayata sahip olsaydım' demekle ise biter. Ya da biz bittiğini zannederiz. İnsan ırkı öyle  doyumsuzdur ki ona ne verirsen ver hep daha fazlasını ister. Tıpkı geometrideki doğrular gibi başlangıç noktaları varken bitiş noktası yoktur.

Ben ne istiyordum peki? Para mıydı istediğim? Hiç sanmıyorum.  Bir şeyin daha fazlasını istemek için ona sahip olmak gerekir. Ben ailemin bana ayırdığı bütçeyi bile doğru düzgün kullanmıyordum. O yüzden bu şık direkt olarak eleyebiliriz.

Aşk? Ben o duygudan buldum dediğim şeyi aslında hiç bulamamış olduğumu fark ettiğimde vazgeçmiştim. Bir ünlü, iki ünsüzden oluşan bu kelime hayatımızı güzelleştirebileceği gibi cehenneme de çevirebilir. Bana yaptığı gibi.

Mutluluk? İşte ben hayatımın keşkelerine, basit görünen ama aslında karmaşık yollara sahip olan bu kelimeyle başladım. Sahi ilk keşkem neydi? Kesinlikle ailem değildi. Onlara sahip olduğum için hiç pişman olmamıştım. Annemin o gün ki aşırı tepkisinde bile o kelimeyi kullanmamıştım. Kullanacağımı da hiç zannetmiyorum. Ben böyle bir aileye sahip olduğum için mutluydum zaten.

Arkadaşlık? Evet, tam olarak bu konuda başlamıştı benim keşkelerim. Keşke bu kadar utangaç olmasaydım, keşke onun arkadaş olma isteğini geri çevirmeseydim ve buna benzer bir sürü cümle ele geçirmişti benim hayatımı. Daha doğrusu önceki hayatımı. Çünkü şu an o durumları aşmıştım. Gerçek hayatla tanışmak bu olsa gerek. Hani küçükken hemen büyümek isteriz de büyüyünce keşke hep çocuk kalsaydım deriz ya. Hah işte! Benimki de öyle bir şey. Elbette bunu sorumluluklarımdan kaçmak için değil, yine eskisi gibi masum kalabilmek için istiyordum. Kirli oyunlar oynamayan, monoton bir hayata sahip olan Derin olmak istiyordum. Maalesef bu insanların içindeyken bu mümkün değildi.

Bir başka keşkem ise hiç bu işlere bulaşmamaktı. Kontrol bende zannederken basit bir boş vermişlik beni karanlık yollara çekiyordu. Hani lunaparkta korktuğumuz bir oyuncak olur ve biz yine de ona bineriz. Sonra ise gelen farkındalık ve kurtulmak için çırpınmak gibiydi benim keşkem. Alanı sınırlı ama şiddeti büyük.

Gözlerimi yavaş yavaş açmaya çalıştım. Odadaki ışık gözlerimin kısılmasına sebep oluyor, açılmaması için var gücüyle göz bebeklerini istila ediyordu. Göz kapaklarımsa ışığa inat bir tutam aydınlık için savaşıyordu.

Flu başlayan görüntü yavaş yavaş 1080 mp olunca farkındalıkla sıçradım. Daha doğrusu sıçramaya çalıştım.  Bu girişimimin ellerimin çok fena acımasına yol açmıştı. Ellerimin yatak başlığına bağlı olduğunu görmemle hızla etrafı taradım. Kendi odamda ellerim başımın  biraz yukarısında yatağa bağlanmış bir şekilde uzanıyordum. Bağırmaya çalıştım, sadece çalıştım çünkü ağzımı biri bantlamıştı. Kendi evimde bana bunu yapan kimdi?

Karanlığa çekilmeden önce duyduğum cümleyi hatırladım. Cehenneme hoş geldin demişti. Siz hiç bir insanın sesini bulanık duydunuz mu? Ben duydum.

Kim olduğunu kestiremiyordum. Küçük şeytan ve cehennem kelimeleri bu sıralar oldukça popüler olmuştu. Benim takma adım gibi bir şey olmuştu artık. Kafamda net bir isim yoktu. Ağır basan tek bir isim vardı. Kim olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde. Baş harfi Melih desem anlarsınız diye tahmin ediyorum.

Gerçekten böyle bir şey yapmış olabilir miydi? Sahi neden şaşırıyorsam. Bu çocuk bana önceden neler neler  yaptı. Bunu mu yapmayacak. Kendi yatağımda çırpınmaya başladım. Belki sese gelen biri olurdu. Bağlandığım için korkmuş olmam gerekirken ben ve merak duygum durum kritiği yapıyorduk. Kimse yok mu diye bağırdım ama ağzım bağlı olduğu için ne dediğimi ben bile anlamamıştım. Tek yaptığım kuru bir gürültüydü. Yine de bana bunu yapanı buraya çekerdi. Nitekim çekti de.

Masum: İntikam [BxB]Where stories live. Discover now