13. "Liman Yandı, Gemi Limansız Kaldı"

4.8K 302 531
                                    

Medyaya bıraktığım şarkıyla dinleyin kesinlikle ❤️

***

Mutluluğunuz da üzüntünüz de tek bir cümleyle veya hareketle değişebiliyordu. Bu durum ise bazı şeylerin gerçekliğini tokat gibi suratınıza çarpıyordu.

Sonunu düşünmeden yaptığı şeylerin hiçbirinde bu kadar ağır bir şeyle karşılaşmamıştı şu ana dek. Ne bu kadar gurur kıran ne bu kadar kendinden tiksinmesini neden olan ne de bu kadar içinin sızlayıp acı çekmesine neden olan. Sanırım yaptığı şeylerin ve hataların sonucuna katlanabileceğini düşünürken yanlış düşünmüştü. Çünkü kaburgasını sıkıp altındaki organı sızlatan hissettiği bu alışılmadık acı, fazla geliyordu ona.

Herkesin acısı kendineydi, haliyle büyüklüğü ve küçüklüğü de sorgulanamazdı. Herkesin acı eşiği farklıydı. Herkesin derdi kendineydi. Bir çocuğun derdi yeni bir oyuncak arabayken başka bir çocuğun derdi kuru bir ekmek olabiliyordu. Buna verilebilecek bir çok örnek vardı.

O yüzden kimseye "Buna mı üzüldün? Bu muydu derdin?" gibi cümleler kurmamıştı hiçbir zaman. Çünkü karşı tarafın ne yaşadığı bilinmezdi, içinden geçenler ve hissettikleri bilinmezdi. Bilinmeyen şeyler hakkında da konuşup ahkam kesmek de onluk değildi.

Ama bu ona yapılmıştı, buna rağmen bunu yapan kişiye birkaç dakika sonra sorgulamadan sırf sevdiği için kendini teslim etmişti. Sonunu yine düşünmemişti. Galiba hak etmişti...

İlk adımı karşı taraf atıp öptüğü için bu duruma düşeceğini bilemezdi. Tek hatası kendini bırakıp teslim etmekti oysaki. Fakat dersini de boyunun ölçüsünü de almıştı. Ona verilen dersin en büyüklerinden biri, bir yola çıkarken veya bir şey yaparken sonunu düşünmek olmuştu. Sonunu düşünseydi ne bu kadar küçük düşerdi ne bu kadar tiksinirdi kendinden. Diğeri de sevmek onluk değildi galiba, diğer çıkarımı da bu olmuştu.

O gece o evden çıktıktan sonra kendi evine kadar yürümüştü. Her attığı adımda kalçasına giren acı kendini belli etmiş ve aptallığını yüzüne tokat olarak indirmişti.

Bilgisayardan açtığı diziyi öylece boş gözlerle izlerken kapının açıldığını bile duymamıştı. Duysaydı Ali'nin geldiğini bilirdi. Tüm algıları kucağındaki bilgisayarda dönen dizideydi sadece.

Aniden çöken yatağı ile dikkati dağıldığında daldığı için irkilmeden edemedi, omzuna yaslanan başla Ali'yi de fark etti böylelikle. Hemen ardından ise beline dolanan kolla yerinde dikleşerek bilgisayarın tuşuna basıp diziyi durdurdu.

"Kardeşim?" diye sorarcasına konuştu, sesi biraz kısık çıkmıştı. "Bir şey mi oldu?"

"Olmadı."

"İyi misin?" diye bu sefer başka bir soru sorduğunda, kendi haline acımayı kesip düşüncelerini geri plana attı.

"İyiyim Ati. Sadece eskisi gibi yine seninle dizi izlemek istedim." dediğinde her zaman yaptığı gibi Attila'ya biraz daha sığındı. Attila'nın hâlâ öylece durduğunu fark ettiğinde bıkkın bir nefes bıraktı. Onun yapmayacağını bildiği için "Sarılsana sen de bana puşt. Ağacını sahiplenmiş koala gibi ben tek sarılıyorum burada lan."

Yorgun ve zorlama bir tebessüm dudaklarında yer etti ve dediğini yaparak o da kardeşini sardı.

"Bir şey olmadığına eminsin değil mi?" diye sordu. Ali'ye pek çaktırmamaya çalışmıştı halini ancak anlamış olmalıydı ve yine her zamanki taktiğini uyguluyordu sanırım.

"Olmadı lan." diye yalan söyledi. "Hep sen mi ilgileneceksin benimle? Biraz da ben seninle ilgileneyim." dedi Ali ve Attila'nın yanına, yatağına daha çok yerleşti hemen. Ardından bilgisayarın tuşuna basarak arkadaşının durdurduğu diziyi oynattı.

Gemisini Bekleyen LimanOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz