18. "Kapanmayan Pencere"

2.1K 137 163
                                    

Gözden kaçırdığım bir şey varsa görmezden gelin. İyi okumalar❤️

***

Kırılan gönlü zaman geçtikten sonra almaya çalışmak ya da almak, gönüldeki yarayı hiçbir zaman tam anlamıyla kapatmazdı. O yara hep açık kalır, akla geldiği an sızlar ve o kişiye karşı kırgınlık yine baş gösterirdi bir şekilde. İnsanın göğüs kafesini daraltır, boğazına da koca bir yumru yerleştirirdi. Açık havada olmasına rağmen sanki cam pencere kapalıymış gibi nefes aldırtmazdı insana. Belki bu hissin tarifi çok basit anlatılırdı ancak anlatıldığı kadar basit değildi işte.

Yara da konu da kapansın diye insanlar genellikle 'O halde affet ve kurtul bu durumdan.' derdi çünkü affetmemek gönüle de omuzlara da yüktü. Ama demekle olmuyordu.

Affetmişti zaten. Hem de çoktan. Affetmese ne yüzüne bakabilirdi ne sesine katlanabilirdi ne varlığına dayanabilirdi. Affetmese özlemden burnunun direği sızlamaz, yüzünü her gördüğünde gözleri dolacak duruma gelmez, sesini her duyduğunda dünya susmaz, kokusunu her duyduğunda başı dönmez, varlığını her hatırladığında da şükretmezdi.

Ama zamansız yapılan şeyin bir anlamı, değeri kalmıyordu. Çünkü o kişi yarayı kapatana kadar yara daha çok derinleşip irin topluyor, iyileşmesi zaman alıyordu. Yarayı tedavi etmesi de uzun sürüyordu. Ama en beteri o yaranın izi kalıyordu bir şekilde. Ya o izin varlığına alışacaktı ve o izle yaşamayı bilecekti ya da alışmak yerine hayatı hem kendine hem de yarayı saran kişiye bir ömür zindan edecekti.

Yarası yavaş yavaş temizlenmeye başlanmıştı. Bunu görüyordu. Ama dizlerini kendine çekmiş, yarayla ilgilenen kişiye bakmadan, öylece ve sessizce yaranın tedavi edilmesini bekliyordu. Pes mi edecekti yoksa yarayı temizledikten sonra işi bitince kendi yoluna mı bakacaktı? Ya da yanında mı kalacaktı?

Eğer ikinci seçenek olursa karşı tarafın yaptığı tek şeyin vicdan rahatlatma olacağını biliyordu. O ise belki de çoğu kişiye göre gurursuzca olan şeyi istiyor ve işi bitse de yanında kalmasını istiyordu. Kendine karşı saygısı vardı hem de çok fazla. İstenmediği yerde kalmamayı ve gitmeyi de bilirdi ama içten içe de o şey olmasın da isterdi.

Manzarası çiçek tarlasına da açılsa, fırtınalı da olsa her insanın kapatamadığı bir penceresi vardı şu hayatta. Onun da ihtimaller yüzünden kapatmaya kıyamadığı ve kapatamadığı bir penceresi vardı. Ve burada konu hiçbir zaman pencere olmamıştı...

Aşk çok iğrenç ve kötü bir şeydi. Attila'ya göre.

İnsana her şeyi yaptıracak en büyük silahtı. Çünkü aşk dedikleri şey uğruna o tetiği hem başkasına hem de kendine kolaylıkla çevirebilirdi insan ve bunun da gayet bilincinde olarak bunu yapıyordu her insan evladı. Kötü olduğu kadar acımasız olduğunun da farkına varmıştı.

Eline yasladığı çenesiyle gözleri telefonunun karanlık ekranındaydı. Oysa şu an gözleri telefonun yanmayan ekranında değil, birkaç metre ilerisinde ders anlatan hocasında olmalıydı. Onu şu an bu hale sokan sarışına içinden saydırıp sövüyordu. Sarışından gelecek mesajı bekliyordu.

Okullar açılalı bir aydan fazla olmuştu. Bir aydan fazladır her gün günaydın, ne yaptığını, yemek yiyip yemediğini ve çeşitli birçok bahane dolu mesaj atıyordu sevgililermiş gibi. Bunun dışında da okulda olduğu her öğlen yemekhaneye gelir yemek yiyip yemediğini kontrol eder, boş ders vakitlerinde de onun fakültesine gelip vakit geçirmeye çalışırdı. Ve bunu bir aydan fazladır istikrarlı bir şekilde devam ettiriyordu. Yapmaya çalıştığı şeyin farkındaydı, aptal değildi zaten IQ'su gayet yüksekti. Bilerek de buna izin vermişti, ne kadar dayanabilecek ve kendini affettirmek için ne kadar sabrı vardı bu duruma diye.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 27, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gemisini Bekleyen LimanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin