16. "Ben Bu Özlemlerde Dayanamam"

4.6K 247 462
                                    

İnsan nereye giderse gitsin nerede kalırsa kalsın ne yaparsan yapsın ait olduğu yer olmadığı sürece evinde, yurdunda olduğu gibi hiçbir zaman rahat ve huzurlu olamazdı. Aidiyet hissi çok farklıydı, insanın doğasında vardı bir yere ait olmak. Veyahut birine ait olmak...

Bu sadece aşk için ya da biri için geçerli değildi. İnsanlık olduğundan beri ve toplumlar oluşmaya başladıktan sonra bir toprak parçasını kabul edip orayı yurdu, vatanı bellerdi. Orayı kişiselleltirir, ekip biçerdi ve düzenlerdi. Göçebe toplumlar bunun dışında kalabiliyordu tabii, sonuçta her şeyde olduğu gibi bunda da istisnalar mevcuttu fakat dünyayı ele alıp toplumlara ve devletlere bakınca aidiyet hissinin genel olarak insanın doğasında olduğunu söyleyebilirdik.

Bu Attila için de geçerliydi, nereye giderse gitsin ne kadar onu benimseyip el üstünde tutarlarsa tutsunlar eğer kendi evi değilse o huzur ve aitlik hissi tam olarak oturmuyordu içine. Tıpkı farklı bir yapboza ait bir parçayı başka bir yapboza yerleştirmeye çalışmak gibi. O parça oraya yerleşir ve otururdu ama sırıtırdı, direkt kendini belli ederdi. Bir farklılık vardı kısacası.

Önemli olan o parçanın oraya oturması değil, oraya ait olmasıydı.

Evinin kapısını anahtarla açmayı ve açılırken çıkan o tok sesi dahi özlemişti. Kapıyı açıp ittikten sonra en sonunda evine adım attı.

Evine geri dönmüştü çok şükür...

İçeri girince kapıyı sonuna kadar açıp arkadaşlarının da girmesi için yol açtı ve ellerindeki valizi aldı onlar teker teker içeri girince.

"Özlemişim resmen. Kapıyı açınca bile içime özlem doldu. Evim evim güzel evim." dedi Attila son valizi de Şiyar'ın elinden alıp köşeye çekerken. Hepsi girince kapıyı kapatıp ayakkabılarını çıkardı diğerleri gibi.

Mardin'den bugün dönmüşlerdi, iki gün sonra akademik takvime göre okulları açılacaktı ve bu yüzden iki gün önce gelmişlerdi. Geç bile kalmışlardı aslında.

"Al bendende o kadar. Ben de çok özlemişim." dedi Korhan kolunu Ali'nin omzundan çekmeyip daha çok kendine yaslayarak, ardından sevdiği adamın kokusunu da içine çekerek şakaklarına dudaklarını sıkı sıkı bastırdı.

Korhan'ın sözleriyle Attila göz devirip Şiyar'a baktı. "İşte Korhandaki yüzsüzlük seviyesi de böyle Şiyarcım, utanmadan kendi evi diye sahipleniyor görüyorsun. Yakında donuma da göz diker." diyerek gelir gelmez arkadaşına sataşmaya başladı.

Ali ve Şiyar gülerken, "Ne yapayım senin boklu donuna gevşek?" diye huysuz ve memnuniyetsiz bir surat ifadesiyle cevap verdi Korhan.

"Kendi donlarınla karıştırma benim mis kokulu donlarımı. Senden bile daha temizler." dedikten sonra yavaş yavaş içeri girdi hepsi, laf dalaşına girmeye başlamışlardı ilk dakikadan itibaren. Uçakta da sürekli laf dalaşına girmişlerdi ve eve gelir gelmez de devam edince Şiyar şaşırmıştı. Oysaki Mardin'de çok yakın iki arkadaş gibiydiler.

Hepsi salona geçip yol yorgunluğunu üzerinden atmak için direkt koltuklara oturdu. Şiyar bu eve her ne kadar kendini yabancı hissetse de, kuzeninin evi olduğu için rahattı da. O da Attila'nın yanına oturmuştu hemen ve yabancı olduğu salona göz gezdirip incelemeye başladı.

"Eviniz güzele benziyor." dedi Şiyar hâlâ etrafı incelerken.

"İçinde ben varım diyedir canım. Tabii güzel." dedi Attila gerilerek kollarını iki yana açıp koltukta yaslayarak.

Attila'nın bu dediğine gülüp koltuğa yaslandı iyice. Salonda kısa bir sessizlik olurken Korhan ve Şiyar telefonları ile uğraşmaya başlamıştı. Attila ise bu sessizlik karşısında derin bir soluk alıp kardeşi dediği adama baktı o sıra, Ali üzerindeki gözleri hissetmiş gibi kafasını Korhan'ın omzundan kaldırıp ela gözlerini Attila'yla buluşturdu.

Gemisini Bekleyen LimanWhere stories live. Discover now