12.Bölüm ''Önce döv, Sonra öp''

10.9K 683 240
                                    

yorum ve beğeni atmayı unutmayın  uleyn



Ellerim cebimde önümde arabaya yönelen ikiliye bakıyordum. İyi çocuklardı. Onların arkasından bakarken arkadaşlarımı özlediğimi fark etmeden edemedim. Sergen'le olan atışmalarımızı, Aziz'in sürekli karı kız muhabbeti yapıp ama aslında bir kızla bile münasebete girmemiş olmasını...

Arkalarından bakmaya devam ettim. Soner bir şeyler söylerken omzuyla Mehmet'i dürtüyordu. Güldüm bu hallerine. Soner tez canlıydı, Mehmet ise Soner'in tam tersiydi. Baran'ın arkadaşları iyiydi ama biri vardı ki hiç iyi olmayan... Midem sancılanıyordu düşündükçe.

Derin bir nefes aldım, belki de içki içme davetlerini kabul etmeliydim. Uzun süredir ağzıma bir şey sürmemiştim. Düşünmeye fırsat bırakmadan seslendim. ''Yeni rakı alın!'' Soner arabasının kapısını açarken sırıtıp baş selamı verdi ve arabaya bindi.

Montumun cebinden sigarayı çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Rüzgar eserken uzayan dalgalı saçlarım gözlerimin önüne geliyordu. Üşüyor muydum bilmiyordum, ne hissettiğimi de bilmiyordum gerçi. Bugün bir bok bilmiyordum anasını satayım. Adımı bile sorsalar söyleyecek dermanım kalmamıştı.

Sigaramı yakıp telefonumu çıkardım montumun sağ cebinden. Bir kaç tane Baran'dan mesaj gelmişti. Genelde herkesin sohbeti sessizde kalırdı ama onunki açıktı. Okumadım. Yüzüm buruştu hissettiğim duygularla. Nasıl bir bahtım vardı da bunları yaşıyordum amına koyayım. Rehberden hızlıca 'Aziz' yazısını buldum ve elim arama yerine gitti ama basamadım. Ne diyecektim kardeşime ? Ne diyeceğimi bile bilmeden niye arıyordum onu? Kaçıyor muydum kendimden, kardeşime mi sığınıyordum?

Adını bile koyamadığım duygularla gözlerimi kapattım ve sigaramı dudaklarımdan çekip nefesimi dışarı saldım. Bir elimde sigaram, bir elimde telefonum öylece 'Aziz' yazısına bakıyordum. Hadi lan oğlum dedim kendime, yapma böyle...

Arayıp kulağıma koydum telefonu. Birkaç kez çaldı ve boğuk bir ses geldi. ''Uşağum sabahın köründe ne araysun böyle?'' boğuk ama neşeli sesle burukça gülümsedim. ''Naber len?'' sesim nasıl çıkmıştı bilmiyordum ama karşı taraftan çarşaf hışırtıları geldi. ''Bir sorun mu var kardeşim?'' Aziz'in endişeyle çıkan sesiyle yutkunarak bulduğum kapının önündeki iki üç basamaklı merdivene çöktüm. Soğuk mermer vücuduma nüfus ederken derin bir nefes aldım.

''Hiç öylesine... Şey diyecektim burada biriyle tanıştım.'' sonra saçma şekilde girdiğimi anlayıp ekledim. ''Doğrusu demiştim ya ev sahibinin oğlu kalıyormuş dairede felan diye, o çocuk için aradım.'' dedim güçlü çıkarmaya çalıştığım sesimle. ''Lan oğlum noldu?'' Aziz iyice geriliyordu her kelimemle. ''Aziz...'' dedim gergince etrafa bakarken. Kimsenin olmadığını görünce devam ettim. ''Ben bir bok yedim...''

Çaresiz mi çıkıyordu sesim?

Karşı taraftan bir kapı kapanma sesi geldi. ''Anlat.'' dedi sert çıkan sesiyle. Rüzgarın sesiyle onun sesi birbirine karıştı. Odasının balkonuna çıkmıştı anlaşılan. Çakmak sesi geldi karşı taraftan bu sefer de. ''Ben...'' dedim etrafıma bakarken. Nefes alamıyordum sanki.

''Ondan etkileniyorum sanırım.'' Sesli dile getirmek kendi içimde konuşmaktan çok daha farklıydı. Ben kendimi severdim ulan... Ne yapıyorsam doğrudur derdim. Peki şimdi niye doğrular acıtıyordu böyle? Kaşlarımı çattım. Acıtan doğrular mıydı harbiden, yoksa duyduğum şeyler miydi? Evimde oturan ela gözlünün geçmişi miydi?

Aziz sesini çıkarmadı bir süre. Nefes alış veriş sesleri geliyordu kulağıma, sigarasını içiyordu sanırım. ''Devam et.'' dedi sakin çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Rahat bir nefes verdim. Belki de beni zamanında gaylerle tanıştırmaya çalışsa bile kızacağını düşünmüştüm ama o daha çok sanırım birinden etkilenmem kısmına takılmıştı. ''Oğlum bu çocuk'' dedim sigaramı külünü silkelerken. ''Hacettepe hukuktaymış ve bu Faik orospusuyla...'' devam edemedim ama o anladı. Beni her zaman anlardı. ''Sergen'e yavşayan Faik'ten bahsediyoruz değil mi?'' hm diye bir ses çıkardım.

NEFES BİLE ALMADAN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin