32. Bölüm ''Başka Bir Dünyanın İnsanı''

4K 295 140
                                    

''Çocukken çok yaramazdı. Doğru düzgün konuşmazdı ama başımız her zaman beladaydı.'' Alia'nın bu evde kalışının ikinci günüydü. Kısa sarı saçlarını ensesinde toplamış ama tokasından firar eden tutamlar gözlerinin önüne geliyordu. Onları kulağının arkasına sıkıştırmak için onuncu denemesini yaptı ama o saçlar yine gözlerinin önüne geldi.

''Okuldan kaç kere atılma evresine geldi ama o zamanlar bile kendisini savunmazdı. Konuşmuyor oluşu annesi dışında herkesi endişelendirirdi.'' Sözleri ağzından buruk ve dalgınca çıktığında elindeki bitki çayından bir yudum aldı. Aziz ne yapacağını bilemez şekilde sönmüş sobanın yanına otururken bana ufak bir bakış attı. Sahi nasıl hissettiriyordu? Sevdiğin adamı eski nişanlısı denebilecek kadının ağzından duymak, nasıl hissettiriyordu?

Kamil tarafını belli etmişcesine Alia'nın yanında otururken Soner sinirli bir şekilde Kamil'e bakıyordu. Söylesene Soner, sen nasıl hissediyordun? Karmaşık mıydın, yoksa sadece korkmuş ve öfkeli mi?

Gözlerimi hissettiğim boktan duygularla sımsıkı yumup ellerimin arasında tesbihi sıktım. Nasıl hissettiriyordu deli gibi özlemek? Aşk mıydı bunun adı? Sevginin hangi boyutuydu...

Hiç kimse bir şey demezken Alia her şeyden habersiz onu anlatmaya devam etti. ''Çok zekiydi, çoğu zaman bildiği bir çok şeyi görmezden gelirdi. Bilmemezlikten gelirdi çünkü bilirdi ki ne bilirse, o ona zarar verecek şekilde bir gün önüne çıkardı. Çoğu zaman kendini bile kandırmayı başarırdı o şeyi görmezden gelmek istiyorsa.'' Sözlerine dayanmayıp sinirle açtım gözlerimi.

''Ölmüş gibi bahsetme, kes artık.'' Sahi, başına bir şey gelirse ne yapardım? Kaldırabilir miydim?

Hissettiğim karmaşayla elim ilaçlarıma uzanmak için arka cebime gitti. Aziz beni dikkatlice izlediği için elimi durdum ve tesbihi sıkı sıkı tuttum. Sakinleş oğlum... Yaparsın hadi  sakinleş...

Alia dalgın şekilde masmavi gözlerini bana çevirdiğinde kaşlarımı çattım. Bir kız karşı savaşacak mıydım? Yoksa hiç başlamamış bir savaşın kaybedeni miydi zaten?

Gülümsemesi hüzünle doluyken üstünde Turgut'un uzun siyah sweatlerinden biri vardı. Bu görüntü içimi parçalayıp beni kıskançlıktan delirtse de bu kıza bir şey yapamazdım. Hiçbir şeyden haberi yoktu ve sadece seviyordu. Onun için endişeleniyordu, aynı benim gibi...

''Sadece bir çoğunuzun bilmediği şeyleri anlatıyorum, onu anlamanız için.'' Kaşlarım çatılı durumdayken pantolonumun cebinden sigara paketimi çıkarttım hırsla ve aynı sert hareketlerle bir dal sigarayı dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Turgut'u tanıdığımı, anladığımı sanarken ben aslında bir bok bilmiyordum. Üzüyordu anasını satayım, çok üzüyordu lan...

Cebimdeki telefon titreşirken sinirle sigaramı yaktım. Sırası değildi anasını satayım, değildi...

Telefon titreşmeye devam ederken hızlıca çıkartıp 'faik' yazısını görmezden geldim ve telefonumu tamamen sessize aldım.

''Alia şu durumda Turgut'u anlamaya değil görmeye ihtiyacımız var. Sonra daha iyi bir durumda konuşuruz bunları, olur mu?'' Aziz ürkek bir hayvanı korkutmaktan korkar şekilde konuştuğunda parmaklarımın arasına aldığım sigaraya bakmaya başladım. Ara yol arıyordu, hiç bir şey bilmeyen kıza başka nasıl 'Sevdiğin adamın sevgilisi karşında, endişeli ve üzgün. Senden onu duyması hoş olmaz.' diyebilirdi ki?

''Neyse kizun üstüne gitmeyun daa. '' diyip Alia'ya destek verircesine sarılan ve ardından geri çekilen Kamil'e baktım. Sahi ne zamandan beri karşı cephedeydi? Ne zamandan beri bu kadar Turgut'la olmamı istemiyordu? Soner'i öpene kadar mı?

Soner'e baktığımda gözlerinin altındaki morluklar ve gözlerindeki sinirle hala ona bakıyordu. Ne olacaktı onlara? Peki ya bize ne olacaktı?

Bakışlarım Kamile'e döndüğünde bilerek Soner'e bakmadığının bilinciyle ona dik dik bakmaya başladım. Mavi gözlerdeki kırmızlığın sebebiydi ama o gözlere bakmıyordu öyle mi... Sikerlerdi böyle işi cidden.

Sigarayı ciğerime çekerken Aziz'in hareket etmesiyle o tarafa döndüm. Aziz telefonunu kaşlarını çatarak eşofmanın cebinden çıkarırken kapı zili çaldı. Hissettiğim gerginlikle salon kapısına baktım. Turgut'un annesi babası gelmiş olmalıydı. Zaten kurbanlık koyun gibi burada hepimizin bekleme sebebi bu değil miydi?  Onları beklemek mi zordu, yoksa Turgut'u beklemek mi?

''Ailesi bir şey bilmiyordur değil mi?''  Kürtçe söylediklerimle Soner yorgun bir şekilde bana baktı. ''Bilmiyorum hewal. Umarım bilmiyorlardır.''

''Ne diye Kürtçe konuşuyorsunuz?'' Kamil sinirle konuştuğunda alayla ona baktım. ''Bizim konuşmamıza takılacağına git kapıyı aç.'' Kamil sinirle bir kaç saniye bana bakıp gözlerini Soner'e dikti. Soner ona aynı şekilde bakmaya başladığında Kamil ondan gözlerini kaçırdı ve salondan kaçarcasına çıktı. Ne bekliyordu, olanlardan sonra Soner nasıl bakmalıydı?

''Tamam kardeşim sakın bırakmayın onu, ben almaya gelceğim. Kaç gündür bu iti arıyoruz.'' Duyduklarımla hızla ayağa kalktım. Turgut muydu?

Aziz telefonu kapatırken  kapıdan gelen konuşma sesleriyle kalbim daha da hızlandı ve ne yapacağımı bilemezken elim ayağım birbirine dolaştı. Kendimi toparlayıp sigaramı hızlıca kanepenin üstündeki küllükte söndürdüm. İlaçsız halledebilecek miydim cidden... Sakinleşemiyordum...

''Bulundu mu ?'' diye elindeki bardakla aceleyle ayaklanan Alia'yla birlikte ben de beklentiyle Aziz'e bakmaya başladım. ''Sahildeymiş. Mahalleden çocuklarla içip sarhoş olmuş sanırım.''  Aziz sıkıntıyla alnını ovaladı. "En azından bekleme derdi bitti."

''Şükür Allahım.'' dedim hissettiğim rahatlamayla. ''Ben giderim almaya.'' diyip Soner'e döndüm araba anahtarı için. Soner kafa sallayıp ceketine yöneldi ve cebinden çıkardığı anahtarı bana uzattı. ''Köfteciyi biliyorsun değil mi?'' diye onay bekleyen Aziz'e kafa salladım.  ''Orada yol ayrımı var aşağı doğru. Oradan yolu takip et direkt sahile çıkarsın zaten.''

''Ben de geliyorum.'' Hareketlenen Alia'yla kaşlarım çatık bir şekilde durdum öylece. Gelecek miydi cidden?

''Yok Alia, biz burada bekleyelim. Zaten pek iyi değilsin çarpar hava şimdi seni.'' diye araya giren Aziz'le kaslarım biraz gevşedi ve ona minnettar bir bakış attım. Derin derin nefes alırken salonun çıkışan yöneldim ve o sırada içeriye Turgut'un anne ve babası olduğunu tahmin ettiğim insanlar içeriye doğru girdi. Olduğum yerde donarken yutkundum.  

Turgut'un geri dönmesine sevinmeye bile fırsatım olmamışken, onunla hasret gidermeyi bırak, hesap bile soramayacakken, ne yapacaktık?

Ne yapacaktık biz?

Bunlar geçiş bölümüydü. Diğer bölüm olaylara giriyoruz. iki bölüme soner ve kamil'in hikayesine de başlayacağım ama onlara çok sık bölüm atamam şu anlık.

Ve iki kişinin anlatımındaki farkı anlamışsınızdır. Baran karakteri turgut'tan daha fazla iç dünyasını gösteren bir karakter. Turgut'u böyle yazamazdım çünkü turgut kendi kendine bile bir çok şeyi görmezden gelip zihnini baskılıyor. Bazı ani davranışları ve yaptıkları bundan. İç yüzünü hiç göstermedim. Ve bunları da ondan dolayı baran'dan anlatacağım. Turgut ise şimdi yeni başlıyor.

Beğenmeyi unutmayınnn. Ve hatam varsa özür dilerim çok yorgunum uyuyacağım şimdi.

NEFES BİLE ALMADAN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin