46. Bölüm ''Kıvılcım ve Alev''

3.8K 253 71
                                    

Öldüm ben, doğmak için...

Zihnimdeki kelimeleri toplasak bir cümle bile etmeyecekken kalbim binlerce cümle kurabilirmiş gibiydi.

Duştan çıkmış adama kısa bir bakış attım. Saatler geçmiş, yemekler yenmiş ve eve geçmiştik. Saçlarını benim beyaz havlumla kurularken odanın lambası sonu yaklaşıyormuş gibi arada cızırdıyordu. Turgut alt tarafına sardığı havluyu yatağa doğru attığında çıplaklığı karşısında dilim tutuldu.

Onu tamamen çıplak gördüğümde loş bir odada kötü anılarla dolu bir zihinleydim. Şimdi ise hala zihnim darmadağın da olsa kalbim tüm saflığıyla atıyordu.

Yeşil gözlerini gözlerime dikip gülümsedi. Gülümseyişi huzur doluydu. Kalbim tekledi. Yavaş bir şekilde komodinin çekmecelerinden birini açarken bir tane boxer çıkardı ve boxerı bacaklarından yukarı doğru çekti.

Çıplaklığı örtüldüğünde bakışlarım hala aynı noktadaydı. Yutkundum. ''Birazdan gelirler giyin hadi.'' dediklerimin ardından yataktan kalkıp odadan çıkmak için ayaklandım. Birkaç adım atmıştım ki Turgut'un soğuk eli bileğimi bulmuş beni geriye doğru çekmişti. Sırt üstü yatağa düşerken bacaklarım yataktan sallanıyordu.

Kumral nemli saçlarını elleriyle geriye doğru tararken üstüme doğru eğilmesiyle kalbim ağzımda atıyordu. ''Birazcık seveyim öyle.'' fısıltı gibi çıkan sesiyle göz kapaklarım titreşerek kapattı. Hala nemli olan baldırı eşofmanla kaplanmış baldırıma temas ediyordu. İçim titredi.

Kalçası tam 'o' noktama temas ederken boğazımdan hırıltılı bir nefes çıktı. Gözlerimi açtım. Yeşil gözleri çakmak çakmaktı. Dikleştim ve oturur pozisyona geldiğimde ellerim soğuktan dolayı soğumuş tenine gitti. Belini kavradığımda kalçasını hafifçe oynatıp alnını almına dayadı. Elleri omzumdaydı...

Burunlarımız birbirine sürterken ''Nasıl özledim dokunuşlarını bir bilsen...'' diye fısıldayışı sınırlarımı zorluyordu. ''Müsait bir zaman da olur mutlaka." dedim boğuk ve hırıltı sesimle. Dudakları dudaklarımı bulduğumda inleyerek bir elimi belinden yavaşça yukarıya doğru kaydırdım.

Sikeyim bir öpücük bile darmadağın ediyordu beni.

Dudaklarını yavaş yavaş çeneme indirdiğinde elim usulca omzunu buldu. Sıkı sıkı kavrarken o ise bacaklarını belime dolamıştı. Belki de şu an ölsem hayatımın en iyi anında ölmüş olurdum.

Kapı zilinin art arda çalmasıyla Turgut'un dudakları çenemin köşesinde donup kaldı. "Bunlardan nefret etmeye başladım harbiden." Hoşnutsuz sesiyle küçük bir gülüş kaçtı dudaklarımdan. Elimle yüzünü kavrayıp koklaya koklaya yüzüne öpücükler kondurmaya başladım. Balık gibi olan dudağına da koca sıkı bir öpücük koyup belinden tuttuğum gibi yatağa devirdim onu.

Turgut gözlerini kısarak yatakta yan yatmış bana bakarken sırıtarak ayağa kalktım. "Giyinip gel üşütürsün sonra." Arkamı dönüp odadan çıktım ve kapıyı da usulca kapatıp çalan kapıya adımladım.

"Kapıyı siktiniz kapıyı!" Bağırışımla zil susarken hoşnutsuz bir şekilde kapıyı açtım. Karşımdaki iki gerizekalı bana sıkkın bakışlar atarken " Kesin iş üstünde yakaladık, ondan böyle bu." dedi Soner. Yüzüm buruşurlem "Soner sikik beynini evde unutmuşsun sanırım." dedim.

Soner " Hıh" diyip ayakkabısını çıkarıp hınçla içeriye daldığında şaşkınlıkla arkasından bakakaldım. " Ne oluyor bu puşta?"  Mehmet omuz silkerek bana cevap verdiğinde kaşlarımı çattım.

Ayakkabılarının bağını çözen Mehmet, eğildiği yerden ufak bir bakış attı bana. "Ne bileyim ya.. Dünden beri bi iyi bi kötü. Kafayı yemiş iyice."

NEFES BİLE ALMADAN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin