35. Bölüm '' Turgut Anlar ''

3.9K 338 270
                                    

Sobanın yanında tesbih sallayarak otururken yerdeki halıya bakıyordum. Cebimdeki titreşimle rahatsızca kıpırdandım, krem koltukta yayılarak ve sırıtarak kavga eden Turgut'a baktım. Aziz'in inadına yapar gibi her bir lafında daha alaycı bir tavır takınıyordu. ''Bence geleceğimde eskort olmak var, ne dersin Alia?''

Alia sinirle kalkıp salondan çıkarken uzun saatlerdir tartışmalarından dolayı başım ağrımıştı. Bir kez daha titreyen telefonumla sıkıntıyla elim alnıma gitti. Elim eşofmanın cebine giderken tesbihi bileğime doğru kaydırdım.

Faik: Ne demek Van'da değilim??

Faik: Neredesin????

Faik: Yalan söylüyorsun değil mi, gelmeyeyim diye...

Parmaklarım klavyenin üstünde asılı kaldı. Hesap vermek zorunda mıydım?

Bakışlarım tekrar kumrala döndüğünde kumralın alaycı bir gülüşle bana baktığını gördüm. Göz kırpıp Aziz'le olan kavgasına döndüğünde gergince bekledim bir kaç saniye. Ne düşünüyordu?

Ellerim benden bağımsız hareket ederken ''Yalan değil, Ordu'dayım.'' yazıp hızlıca yolladım. Telefon saniyeler içinde tekrar titrerken yutkunup kilitli olan ekranı açtım.

Faik: Orada ne işin var? Ne alaka ya??

Baran: Faik yeter.

Faik: Ne yeter ? ne?

Faik: Bir şeyleri düzeltmek istiyorum

''Ya sabır...'' diyerek yüzümü sıvazladım. Soner bana kaşları çatık bakarken dudaklarını oynatarak ''O mu?'' diye sessizce konuştu. Yüzümü buruşturup telefona eğdim kafamı.

Baran: Bizden olmuyor.

Baran: kaç kere konuşacağız?

Telefon anında titrerken ekranı kitleyip gri eşofmanın cebine yerleştirdim. Sıkıntıyla ağrıyan başımı ovalarken ''Neyse Aziz yetti bence bu kadarı.'' diyerek biraz sesini yükselten Turgut'a baktım.

Azizler kahvaltı ederken biz sadece salonda çay içmiş ve oturmuştuk. Turgut'un yüzünde ara ara düşünceli bir ifade oluşsa da genel olarak sakindik. Sakinleştiriciler yüzünde kendimi pek kendimde hissetmiyordum ama iyiydik. Onlar içeri geldiğinde ise Aziz sayamadığım kadar 'Emin misin?' konuşması yapmıştı. Turgut her seferinde daha çok sırıtırken Alia sinirlerine hakim olamamaya başlamıştı.

Salon kapısından içeriye Kamil sinirle girdiğinde Turgut da Kamil'e döndü. Kamil burnundan soluyordu. ''Kardeşimiz dedik, ne yaparsan yap yanında durduk. Daha ne idüğü belirsiz herifin teki için Alia'ya böyle mi davranıyorsun?'' Turgut kanepede dikleşirken kaşlarını yukarı kaldırdı.

''Ne yapmışım anasını satayım? Ha, ne yapmışım ben!?'' Kamil elleri yumruk alırken yerimden kalkıp Turgut'un yanına yürümeye başladım. ''Senin meselen değil.'' diye sertçe araya girdiğimde Kamil sinirle bana çevirdi bakışlarını. Kısa saçları ve kırık burnuyla tehlikeli duruyordu. Üstünde olan bir kaç günlük sinir de o tehlikeye tehlike katmak dışında da bir halta yaramıyordu.

''Öyle mi sayın amına koduğum?'' Üstüme yürümeye başladığında boynumu yana eğip kıtlattım ve gerindim. Gerçekten kaşınıyordu puşt.

Turgut hızla ayağa kalkıp aramıza girdiğinde yüzüdeki alaylı tavır gün içinde ilk defa yok oldu.

''Kamil sikerim belanı. Kendi meseleni benim ilişkime bağlayamazsın.'' Kamil olduğu yerde dururken bana ''Anlattın mı lan hemen?'' diye alayla konuştuğunda 'Hah' diye bir ses çıktı ağzımdan. Pezevengin tekiydi gerçekten. Soner de yanımıza geldiğinde tam olarak benim yanımda yerini aldı. ''Saçma sapan konuşma.'' dedi sinirle.

NEFES BİLE ALMADAN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin