42. Bölüm ''Gerçekler Kadar Yalanlar''

3.4K 289 300
                                    

Bakışlarım ara ara Turgut'u bulurken eskiden olduğu gibi yanıma oturmasını beklediğimden hâlâ şaşkınlıkla yer sofrasına geri uğruyordu. Annem Turgut'un ağzına tıkıştırdığı yemekle ''Ye kurban ye. Vah vah nasıl zayıflamış...'' diyip dizini dövüyordu. Olay şaşırtıcı gelmiyordu, çünkü annem ve Turgut en başından beri bu kadar iyi anlaşıyorlardı. Ama Turgut'un benden en uzak yere oturup Faik'in yanıma oturmasına izin vermesi tuhaf geliyordu.

Babam bir kaç dakika sonra yerden kalkıp sert sesiyle ''Kahveye gidiyorum ben.'' diyip Faik ve Turgut'a baş selamı verdi. Salondan çıkarken bana attığı ters bakışla kafamı eğip yutkundum. Büyük ihtimalle bir kaç haftadır yaptığım davranışlar gözüne batmıştı.

Gözlerindeki bakışı tekrar hatırlamamla yere eğdim kafamı. Gözlerimden kat kat koyu olan hatta neredeyse kahverengi olan gözleri bazen beni kahrediyordu. Derin nefes alıp çatalı sofraya koydum. Yiyecek halim kalmamıştı.

Faik'e ufak bir bakış attım. İnce küçük elleri çatalı sıkı sıkı kavramış, önündeki yemekte dolanıyordu. Et yemekte zorlanıyordu ve annem yemek zevkini bilmediği için yemek tamamen et odaklıydı. Dolapta büyük ihtimalle bir kaç gün önceden kalma dolma veya sarma olacağını biliyordum, evin klasiğiydi dolma. Ama sesimi çıkarmadım. Bu eve gelmeyi göze almışsa bunları da çekmeyi bilecekti.

Turgut'un benim için sarma çıkarttığı zaman aklıma gelince yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. Yere eğdim kafamı ve gülümsememi sakladım. Alttan alttan ona bakarken bana ufak bir bakış atan gözlerin Faik'e uğrayışını gördüm. Onun yemeği yiyemeyişine kaşlarını çattı . Gözleri beni bulduğunda omuz silktim.

Yemekten sonra sofrayı toplamalarına yardım ederken elimdeki tabakları tezgaha yığdım. Bu evde kalabalık bir şekilde yemek yemeyeli kaç yıl olmuştu sahi? Babamla aramda geçenlerden sonra ne Soner ne de Mehmet gelmişti.

Annem elinde bardak ve tabakları lavabonun içine koyup ellerini sudan geçirdi ardından elini çiçekli eteğine sildiğinde bana döndü.

'' Turgut telefonunu arabada unutmuş onu almaya çıktı, haberin olsun. '' diyerek yanımda sessizce fısıldamasıyla durdum. ''Niye fısıldıyorsun?'' onun gibi fısıldayarak sorduğumda usulca mutfağın girişine döndü ve birileri geliyor mu diye baktı. ''Ona bakışını gördüm kurban olduğum... Yapma...'' annemin gözleri dolarken bakışımı ondan kaçırıp tabaklara diktim.

''Sen beni her halimle sevmiyor muydun?''Ses çıkarmadığında ona döndüm yavaşça. Dudakları bükülmüş baş sallıyordu. Tombul yanaklı yüzünü avucuma alırken koklayarak yanağından öptüm. ''Endişelenme...''

''Nasıl endişelenmeyeyim kara kuzum...'' İç çekerek ona sarılıp kafasını göğsüme yasladım. ''Anne...'' dedim emin olamayarak. Aklımda Turgut'un laf arasında söylediği şeyler dönüp dolaşıyordu. 'Eskiden hiç yurtdışı düşünmemiştim ama artık düşünüyorum' Faik'e söylediği sözler öylesine söylenmiş gibi duruyordu ama değildiler. Emindim. Sanki konuşamadığımız çoğu şey orada gizliydi.

''Gitsem ne yaparsın?''

Kafasını hızla göğsümden kaldırırken dolu dolu olmuş gözleriyle bana yalvarıyordu. ''Dıyamın (Annem)'' Eli yüzümü avuçladığında gözümü yumdum. Nefes alamıyordum. Gün geçtikçe, burada kaldıkça, içim çürüyordu. Toparlanamıyordum.

''Beni bir daha mı seninle sınayacaksın?''

''Daye'' dedim sessizce. ''Görmüyor musun?'' Elimle kendi halimi gösterdim. Yıllardır bir gıdım ilerlemeyen halimi...

''Olmuyor artık.'' Kafasını iki yana salladı. Kabullenmek istemiyordu.

''Onun için diyorsun, değil?'' Derin bir iç çekip kafamı iki yana salladım. Adım seslerini duymamızla ellerini yüzümden çekti ve eşarbıyla hızlıca gözlerini kurulayıp arkasını döndü bana. Bakışım mutfak kapısına giderken Elif elindeki siniyle bize tuhaf tuhaf bakıyordu.

NEFES BİLE ALMADAN (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin