26.Bölüm

1.8K 188 66
                                    

"Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına rıza, kaybettiğine sabır gösteren takva ehlindendir."

                    /İmâm-ı Gazali


Cihan'dan...

İnanmak... Her şey bununla başlıyordu. Allah'a inanmak. Bir insanın yüreğine inanmak. Bir dağa yaslanır gibi onun seni incitmeyeceğine inanmak. Bazen kendinden çok ona inanmak. Birinin yüreğinden emin olmak çok zordu. O bunu yapmaz, yaptıysa bir sebebi vardır diyebilmek... Çok zordu.

Ben zor olanı yaptım Asi, sana kendimden çok güvendim. Ve hala, o bunu yaptıysa bir sebebi vardır, dedirtebiliyorsun bana... Nasıl? Nasıl, yaptın bunu? Nasıl kazandın güvenimi ki, bana ihanet ettiğini düşünmeme rağmen hala sana güvenebiliyorum?

O kalbinden, nasıl olurda şüphe etmiyorum? Gözlerinle bile reddebilirken, sen gözlerini benden kaçırarak kabullendin. Gözlerin bile yalan söyleyemezken, sen bunu benden nasıl sakladın?

Karşımda Asi duruyormuş gibi kavga ediyordum. Aslında, kendimle savaşıyordum. Kendime kızıp, yine kendime küsüyordum. Ne yapacağımı bilmez bir halde, gittikçe gidiyordum. Biraz sonra yolun kenarında durdum. Kafamı geriye yaslayıp derin bir nefes aldım. Evden çıktığımdan bu yana nereye gideceğimi bilmez bir halde araba kullanıyordum. Ama ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım, sanki yanı başımdaydı. Gözleri gözlerimin önünden gitmiyordu.

Eminim, bir sebebi vardı. Anlatmasına izin verseydim anlatırdı, bende inanırdım. Ben onu tanıdığım günden bu yana, her sözüne inandım. O yalan söylemezdi, söylemedi de zaten ama gerçeği sakladı. Gerçeklerin saklanması da suç sayılmaz mıydı? Gerçeklerin üzeri örtülürse, ortada kalan yalnızca yalanlar olmaz mıydı?

Başımı ellerimin arasına aldım. Düşündükçe başım çatlayacak gibi oluyordu. Durdurmak istiyordum. Aklımı susturmak istiyordum.

Yeniden arabayı çalıştırdım. Geldiğim otel odasının, yatağına attım kendimi. Bu gece eve gitmemem herkes için daha iyi olacaktı. En azından bu gece öfkemi kendimden çıkaracak, yarın daha sakin olacaktım. Yani, umarım...

Yatsı namazını kılmadığımı anımsadım. Her şeye rağmen hala aklımın başımda olmasına sevindim. En azından namaz kılmayı akıl edebiliyordum. Gözleğimin kollarını kıvırdım, ve abdest almak için lavaboya girdim.

Yeniden odaya geldim, odada ki dolapları bir bir kontrol ettikten sonra seccade bulabilmiştim. Kıbleyi de ayarladıktan sonra, niyet edip namaza durdum.

Şimdi içimde ki öfkenin yerini kocaman bir boşluk almıştı. Sinirli değildim, kızgın değildim. Öylece durmak geliyordu içimden. Yalnızca secdede durmak istiyordum. Biraz sonra seccadeyi katlayıp yerine koydum ve yatağa uzanıp bakışlarımı tavana diktim...

Gözlerimi araladığımda, sabah ezanı okuyordu. Hangi ara uyumuştum bilmiyordum. Yatağa uzandığımda, uykum yoktu. Üzerimdeki örtüden kurtulup hızlıca lavaboya girdim. Abdest alıp geri döndüm ve secdeyi serip sabah namazını kıldım.

Namazın ardından toparlanıp otelden çıktım. Eve gidip üzerimi değiştirecek, sonra da bugün ki işlerimi halledecektim.

Evin önüne gelince anahtarımın olmadığını farkettim. Kapıyı çalıp onları uyandırmak istemediğimden, bahçeyi dolanarak salona açılan cam kapıyı açmaya çalıştım. Ne kadar denersem deneyeyim açılmamıştı. Ne kadar istemesem de kapıyı çalmak zorundaydım. Ön kapıya doğru gidecekken, birden cam kapının açılma sesiyle oraya döndüm. Karşımda onu görmeyi beklemediğimden hazırlıksız yakalanmıştım. Belli ki bütün gece uyumamıştı.

Asi (Bir sabır hikayesi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin