19.bölüm

2.1K 215 55
                                    


"Rabbim, sana dua edip de hiç hüsrana uğramadım... "

(meryem-4)






Cihan'dan...

Mutlulukla gözleri parladığında sevinçten boynuma falan atlamasını beklemiştim. Evet, ciddi ciddi beklemiştim bunu ama onun Asi olduğunu unutuyordum. Gözleri gözlerime değdiğinde bile büyük bir suç işlemişçesine bakışlarını benden kaçıran Asi'den, bana sarılmasını beklemiştim. Küçük bir hayal kırıklığı yaşasam da gözlerinde gördüğüm sevincin tarifi yoktu. Nasıl oldu da bir insanın gülüşüyle mutlu, hüznü ile mutsuz olacak  hale gelmiştim, bilmiyordum.

Ah Asi... İsmin bile dilime yasaklanmış sanki, daha ben adını anmadan kalbim cehennem de yanıyor...

Nasıl bir ateşe düşmüştüm ben böyle. Cehennem kimsenin yandığından haberdar olunmadığı yer idi madem, benim yandığımı göremedikleri bu yer de neresiydi?

Cennet gözlerinin değmediği tek fani bendim, benden esirgediklerin ölüm sebebiydi. Cennet'e, kafese hapsedilmiş bir şekilde girmiş bir günahkardım sanki.

"Ne zaman gideceğiz?" diye sordu heyecanla. Ailesi ile gitmeyecekti. Bundan emin olmanın verdiği rahatlıkla gülümsedim.

"Sen ne zaman istersen." diye yanıtladım. O istediği sürece ben onunla her yere gitmeye razıydım.

"Çok teşekkür ederim.." dedi heyecanla. "Sen namazını kıl, ben babamla konuşacağım." O odadan çıkarken, kapattığı kapıya takıldı bakışlarım. Buruk bir tebessüm yer edindi yüzümde ve ben ilk kez ölmüş bir insanı kıskandım.

Asi'nin sevgisi dahi kusursuzdu, öyle ki ölen eşine hala sadakatle bağlıydı. Onun için üzülüyor, dualar ediyordu. Onun dualarında olmak istedim.
Defterinin her sayfasında, her satırında bahsettiği Yusuf'un yerinde olmak istedim. Merakıma yenik düşmüş, yeniden okumuştum defterini. Bu kez tek bir cümle ile başıma ağır bir darbe almış gibi kendime geldim. Ben Asi ile nikahlı olsam dahi onun hiçbir şeyi idim...

Ölenler de yol gözler mi?

Bu söz aklımı başıma getirmeye yetmişti. Bir insanı ne kadar severseniz sevin, o sizi sevmedikten sonra hiçbir anlam ifade etmiyordu. O sevgi kor olup bir tek sizi yakıyordu. Asi hiçbir zaman beni sevmeyecekti, bundan artık emindim. Onu seviyorum diye hayatını avuçlarımın arasında tutamazdım. Ona istemediği bir hayatı yaşatmaya hakkım yoktu, bu yüzden yaptıklarımı telafi etmek için onu Yusuf'a götürecektim. Sonra da özgürlüğüne kavuşturacaktım.

Ömrüm boyunca onunla tutsak edilmeye razıydım. Bunu isteyecek kadar bencildim, evet ama yapabilecek kadar acımasız değildim. Sevmek, sevdiğini özgür bırakabilmekmiş, o mutlu olsun diye mutsuzluğu kabullenmekmiş. Anladım...

Seni özgür bırakacağım Asi...

Düşüncelerimi bir kenara itip, niyet ettim namazımı kılmaya. Sûrelerin bir kısmını ezberlemiştim. Namazımı bitirip, duamı ettim. Namaz ne kadar insanın yüklerini alıp, içini rahatlatıyorsa dua da bir o kadar huzur veriyordu. Kimseye anlatamadıklarını, Allah'ın bildiğini bilmene rağmen yine ona anlatmak ve bunun verdiği tarifsiz rahatlama duygusu. Ne çok şeyden mahrum bırakmıştım kalbimi oysa...

Dua'mı kabul ettiği için defalarca şükür ettim.Bütün hatalarım ve günahlarıma rağmen, duamı kabul etmişti.

Seccadeyi toplarken, kapı açılmıştı. Arkamı dönüp baktığımda Kaan ile göz göze geldim. Yüzünde muzur bir gülümseme yer edindiğinde ne düşündüğünü anlamıştım.

Asi (Bir sabır hikayesi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin