14.Bölüm

2.4K 232 102
                                    

"Sabır boyun eğmek değil, mücadele etmektir."
#Hz.Ömer

Cihan'ın söylediği sözler, Asi'nin kulaklarında yankılanıp duruyordu. Öyle ki, gözlerine uyku girmiyor, yatağında bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu. Cihan'ın söylediklerini duymasına rağmen dönüp de bir cevap vermemişti. Sarhoş bir insana ne söylersen söyle boşunaydı, seni görse bile duymuyordu. Sabah olunca hiçbir şey hatırlamayacağını o da biliyordu. Ezan sesiyle irkildi Asi. O kadar çok düşüncelere dalmıştı ki, saatin bile farkına şimdi varabilmişti. Yatağından kalkıp lavaboya gitti. Yeniden odasına döndüğünde seccadesini serip sabah namazını kıldı.

"Allah'ım; sabrımın tükendiği yerde bana sabır ver, gücümün bittiği yerde güç ver bana. İmtihanımı kolaylaştır. Yardımını dilediğimde benden yardımını esirgeme." diyerek dua etti. Kuldan değil Allah'tan yardım dilemeliydi insan, çünkü kuluna dilediğini vermeye gücü yeten yalnızca Allah'tı.

Asi secdeye her oturduğun da; içindeki sıkıntılardan, sırtındaki yüklerden kurtulduğunu hissediyordu. Dünyadan kaçıp Rabbine sığındığı tek yerdi secde. Kulu, Rabbe yakınlaştıran, gökteki ve yerdeki mesafeleri yok edendi secde. Rabbin kulunu görmek istediği yerdi secde. Kulun başını eğdiği ama Allah katında yükseldiği yerdi.

Bu yüzden kıymetliydi secde. Bu yüzden son vasiyetiydi en Sevgilinin(Sav). Ayakları şişinceye dek namaz kılan Nebi'nin, tek ve en büyük arzusuydu secde. Ama artık; Benim kalbim temiz diyerek kendini avutanların olduğu bu asırda, yalnızca kalbi değil ruhu da kirlenmiş insanlığın en son düşüneceği şeydi bu.

Önceliği para, şöhret, eğlence olan insanlığın en son düşündüğü şey namazdı. Fırsatları yoktu, kalpleri temizdi, yaşları küçüktü, yaşlanınca kılarlardı... Peki, hayat hep umulduğu gibi mi giderdi?

Ölüm ansızın gelmez miydi? Genci, yaşlıyı ayırt eder miydi? Şimdi alma canımı Allah'a olan ibadetlerimi yapmam için fırsat ver, dendiğinde o fırsat verilir miydi?

Ne diyordu ayet;

Onların; ateşin karşısında durdurulup, "Ah keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak." dediklerini bir görsen. Hayır! daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Onlar dünyaya geri gönderilseler bile, yine kendilerine yasaklanan şeyleri mutlaka tekrar yaparlardı. Onlar kesinlikle yalancıdırlar.
(Enam 6/27 /28)

Yine aynı sızı düşmüştü Asi'nin kalbine. Ölenle ölünmüyordu, Evet. Ama ölen, kalbinde yer edindiyse eğer kalbini de alıp gidiyordu. Öyle ki, Asi kendini hep yarım hep eksik hissediyordu. Ne yaparsa yapsın, o eksik dolmuyordu.

Yusuf'u düşünmediği tek bir gün yoktu. Onun adını anmadığında kendine kızıyordu. Ölü, Ölene değil unutulana denir diyordu Asi.

Bu yüzden unutamazdı Yusuf'u. Ne şanslıydık ki; ölümün bir son değil, başlangıç olduğunu biliyor ve bu yüzden yükleri ağır bu dünyaya sabrede biliyorduk.

Asi, seccadesini kaldırdı ve başucundaki çekmeceyi açıp içindeki defterini çıkardı. Bir süre öylece baktı boş sayfaya. İçi dolu dolu iken insanın tek kelime edemeyişi tarifsizdi. Susmakta söylemekten geçmeli, sessizlik de çok şey anlatabilmeliydi. Ama anlatmıyordu, belki de insanoğlu sessizliğin dilini bilmiyordu.

Ölenler de yol gözler mi?

Defterine yazdığı bu cümleyi tekrar tekrar okudu Asi. Kendi de biliyordu ölenlerin de yol gözlediğini ama yine de soruyordu işte, Yusuf'dan bir cevap bekler gibi...

Asi (Bir sabır hikayesi) Where stories live. Discover now