22.Bölüm

2K 222 44
                                    

"Çok şükür ki, benim bütün işim Allah'ladır ve yine çok şükür ki, benim bütün işim Allah'a kalmıştır."
-İsmet Özel



Cihan'dan...

Hastane merdivenlerini hızlıca çıktım. Asansörle yukarı çıkmayı bekleyemeyecek kadar heyecanlı ve sabırsızdım. Annemin telefonda söylediği kata çıkmıştım. Oda numaralarına bakarak ilerliyordum ki, koridorun sonunda Buket'i gördüm. O'da beni farketmişti şimdi. Henüz ben sormadan; "Annem ve Asi içerideler." diyerek önünde durduğu odayı gösterdi.

Açık olan odanın kapısından hızlıca içeri girdiğimde; Asi yatağın üzerinde oturmuş hıçkırarak ağlıyordu. Üzerinde de hastane önlüğü vardı. Asi konuşacak durumda olmadığı için, Anneme döndüm yüzümü o da ağlıyordu. Göz göze geldiğimizde bir açıklama yapması için bekledim.

"Erken doğum olduğu için Asi'yi sezeryane alacaklar. Doktor, bebeğin ciğerleri henüz tam gelişmediğinden her şeye hazırlıklı olun dedi. Doğar doğmaz da küveze alacaklarmış bebeği."

Annemin söyledikleri karşısında bir süre öylece durdum. Yalnızca Asi'nin hıçkırık sesi dolduruyordu odayı şimdi. Ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Asi merdivenlerden düştüğü zaman hissettiğim o çaresizlik hissi, gelip kalbime oturmuştu yeniden. Hiçbir şey düşünmeden, Asi'ye doğru yürüdüm. Dizlerimin üzerine çöküp, yüzüne baktım. Yer de duran bakışlarını bana çevirdi. Ağlamaktan kan çanağına dönmüş yeşil gözlerinin feri sönmüştü sanki.

Ah Asi ateşler içinde yandığını gördüğüm fakat suyu  uzatamadığım Asi... Yaralarını saramadığım, en derin yaram...

"Sen değil miydin Allah'tan ümit kesilmez, diyen? Ne çabuk kestin Allah'tan ümidini?" Bir süre öylece yüzüme baktı. Ardından gözlerini sildi ve; "Ümidimi kesmedim ki..." dedi, sakin ve ağlamaklı bir sesle.

"Ne bu halin o zaman? O imanı, imtihanını geçen Asi nerede?" Sesli bir hıçkırık ve birkaç damla gözyaşını da beraberinde getirmişti sözlerim. Maksadım ağlatmak değil, gönlündeki ateşi dindirmekti.

"Bu hastaneden, bebeğin ile çıkacaksın Asi. Allah, onu sana bağışlayacak." Küçük bir tebessüm edip başını salladı. Biraz sonra, "Hastamız hazır mı?" diyerek odaya giren hemşirenin sesiyle ayağa kalktım. Asi'de ayağa kalkmıştı. Onlar odadan çıkmak üzereyken, Asi bir an dönüp bize baktı.

"Hakkınızı helal edin." diyerek anneme ve bana baktı. Annem gözyaşları içinde Asi'ye doğru yürüyüp ona sarıldı. Ben ise  düğümlenen boğazımla, onları izliyordum. Hemşire ile gitmeden önce son kez göz göze geldik. Zümrüt yeşili gözleri, kalbimde dinmek bilmeyen ateşi yeniden alevlendirmişti.

Bitmek bilmeyecekmiş gibi duran bu bekleyiş beni tüketiyordu sanki. Beklemek ne zor şey idi... Annem ve Buket sandalyelere oturmuşlardı. Ben ise, koridorun bir ucundan diğer ucuna gidip gelmekten başka bir şey yapamıyordum. Arada bir ameliyathaneden çıkan insanlar dışında bir hareketlilik yoktu. Allah'ım, Asi ve bebeği sağ salim çıksın bu ameliyattan, diye dua etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Biraz sonra kapı açıldı ve bir hemşire içinde minik bir bebek olan küvezi yanımızdan hızlıca götürdü. Annem yerinden kalkıp hemen hemşirenin ardından gitti. Buket'de onu takip etmişti.

Gördüğüm o minik varlık, beni hem sevindirmiş hem de üzmüştü. Sevinmiştim çünkü, yaşıyordu. Üzgündüm, yaşamak için çok küçüktü... Nefes alması bile, burnuna taktıkları küçük hortum ile sağlanmıştı. Saniyeler dakikalar geçiyordu ama Asi yoktu. Annemin yanıma geldiğini omzuma dokununca fark etmiştim. "Bebeği yeni doğan yoğun bakımına aldılar." Annemin sesi titriyordu. Belli ki yine ağlamıştı.

Asi (Bir sabır hikayesi) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin