2.Bölüm

3.8K 332 65
                                    

  
"Kararsız kaldığında de ki;
Beni yaratan yolumu elbet gösterir."(şuara 78)


Asi bilmem kaçıncı kez tekrar ettiği sûreyi, yeniden tekrar etmeye başladı. Fakat genç kız ne yaparsa yapsın aklında tutamıyordu. Kafası o kadar doluydu ki sanki hiç yer yoktu. Daha fazla zorlamadan, Kuranı Kerimin kapağını kapattı ve ayağı kalktı. Medresenin bahçesinde yürümeye başladı. Ne yapacağını bilmiyordu. Genç kız , babasını üzmek istemiyordu. Aslında istesede kimseyi bilerek üzemezdi. Kalbi o kadar saftı ki ne kimseyi kırabiliyor, ne de uzun süre birine kırgın kalabiliyordu.

"Asi..."

Genç kız, ona seslenen bu tanıdık sesin sahibine döndü yüzünü. Genç adam bahçe kapısında duruyordu yine. Bu kez üzerinde üniforması vardı. Genç adam, Asi'yi daha iyi görebilmek için gözündeki güneş gözlüğünü çıkardı.

"Gitmeden önce seni görmek istedim."dedi genç adam.
"Nereye gidiyorsun?"diye sordu Asi, diğer yandan da etrafına bakınıyordu. "Göreve... iki günlüğüne sadece."dedi Yusuf. Genç kızın yüzüne bakmaktan alamıyordu kendini. O kadar masum ve güzeldi ki, onu sevmekten alıkoyamıyordu kalbini.

"Hem seni görmeye, hem de senden dua istemeye geldim."dedi genç adam. "Allah yolunu açık etsin."dedi Asi.

"Allah beni tez zamanda sana kavuştursun."dedi Yusuf. O kadar içten söylemişti ki, genç kız bu dua karşısında hiçbir şey söyleyememişti. Gözlerini yerden kaldırmıyordu Asi. Yusuf ise bir kez olsun o gözleri gözlerine bakarken, görmek için can atıyordu.

"Bir kez olsun gözlerimin içine bakamaz mısın?"dedi genç adam, ses tonu sakin ve buruktu."Günahı benim olsun."diye de ekledi.

"Günahtan daha günah bir şey varsa eğer birini bilerek günaha sokmaktır.Bu saf ve temiz aşkını gözlerimle kirletme."dedi Asi.
Gülümsedi Yusuf.Bu kız onun için cennetin anahtarıydı.

"Yemin ederim ki, ben de bu gözleri senin gözlerine, günahsız değsin diye temiz tutacağım." Genç kızın kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, genç adamın duyacağını bile düşünüyordu.

"Allah'a emanet ol."dedi Asi, tebessüm ederek.
"Sende Allah'a emanet ol."dedi Yusuf ve oradan ayrıldı.

Asi medrese'de kalan eşyalarını topladı. Medrese eve yakın olduğu için yürüyerek gitmeyi tercih ediyorlardı. Ama Asi bugün yalnızdı. Kız kardeşi Elvin'in dersi yoktu bugün. O kadar düşünceli ve dalgındı ki eve nasıl geldiğini dahi anlayamamıştı. Çantasından anahtarını çıkarmaya çalıştı, fakat ellerindeki eşyalarını yere düşürdü. Tam eğilip alacaktı ki elinin başka bir  ele değdiğini hissetti. Asi, irkilerek elini geri çekti ve istemeyerekte olsa karşısında ki adama baktı.

Esmer kirli sakallı, iri yapılı ve vücudunu saran beyaz gömleği, gri pantolonuyla ve siyah ayakkabılarıyla, karşısında eğilmiş kitaplarını toplayan bu adamın kim olduğunu soran bakışlarıyla baktı Asi. Ayağa kalkmaya çalıştı fakat nasıl olduğunu anlayamadığı bir şekilde, şalı karşısında duran adamın gümüş kol saatine takılmıştı. En az Asi kadar şaşkındı adam. Bakışlarını nedenini bilmediği bir şekilde alamıyordu ondan. Oysa hiçte onun bakabileceği türden biri değildi, ona göre.

Baştan aşağıya Asi'yi bakışlarıyla süzdü. Daha önce  gördüğü diğer kızlara benzemiyordu. Onun yüzüne dahi bakmıyordu. Bu durum onu güldürmüştü. 'Kendini beğenmiş.'diye iç geçirdi. Tüm vücudunu örten uzun giysisini ve başını saran şu şalı saymazsa... Evet çok güzel bir kızdı. Mermer gibi beyaz cildi, dolgun ve kalemle çizilmiş gibi duran dudakları, yemyeşil ve çekik gözleri fazlasıyla dikkat çekiciydi.

Asi (Bir sabır hikayesi) Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt