9.

43.8K 2.8K 442
                                    

     Murat arabasına bindiğinde kendini berbat hissettiğini fark etti. O gece ondan ayrılmak istediğini söylediğinde her şeyin değişeceğini ve bir daha telafisi olmayan olaylara sebep olacağını, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmeliydi. Şimdi hiçbir şey eskisi gibi değildi, olmayacaktı ve muhtemelen daha kötü günleri de görecekti. Arabasını çalıştırıp hareket ederken arkasından koşan İpek'i görmedi. Hırsla gaza basıp arkasından ağlayarak koşan İpek'i bırakıp gitti. Eğer İpek'i görseydi belki de bir şeyler düzelecekti. Bazen hayat da olaylara minik dokunuşlarla müdahale ediyor, insanı hiç istemediği yerlere sürüklüyor ya da istenen noktaya gelene kadar insanları çeşitli sınavlardan geçiriyordu. Bugün İpek ve Murat'ın ya sınavıydı ya da mutsuz sonuydu.

      Sonunda üç sene boyunca İpek ile paylaştığı evin kapısından girdiğinde, o tozlanmış ev art arda öksürmesine sebep oldu. Koşup camları açtı sonuna kadar... Her şey olduğu gibi duruyordu. Odaları gezdi tek tek, bir şey olmuş mu diye. Yatak odasında biraz oturdu. İpek'in yüzüğü, kolyesi, bilekliği, hatta tokası bile bıraktığı yerdeydi. İpek'in eşyalarını alıp çekmeceye koydu. Sonra çantasını gördü askıda. Alıp içine baktı. Telefonu duruyordu. Düğmesine bastı ama açılmadı, şarjı bitmişti. Telefonun şarjını bulup şarja taktı ve açıp baktı. Şifresi yoktu, unuturdu çünkü. Gülümsedi bunu hatırlayınca. Ana ekranda kendisiyle İpek'in çekildiği bir duvar kağıdı vardı. Gülümsüyorlardı. Ne kadar mutluydular o zamanlar. Bir gün İpek ile ayrılacağını tahmin bile etmezdi o günlerde. Çünkü onu ilk gördüğünde "İşte o. Aradığım, ömür boyu seveceğim kadın." diye geçirmişti içinden. Aradığı kadın oydu, sevdiği ama yanında yoktu. O zamanlar ya beni kabul etmezse diye endişelenirken şimdi onu tamamen kaybetme endişesi yaşıyordu.

     Telefonu bırakıp dolaba yöneldi. Sürgülü kapağı kenara itti. İpek'in bütün kıyafetleri olduğu gibi duruyordu. Birazı katlı raflarda, birazı ütülenmiş bir şekilde askılarda asılıydı. Demek hiç gelmemişti eve. Hiçbir eşyasını almamıştı. Kapağı tekrar geri çekti ve odadan çıktı. Çalışma odasına girdi. İpek'in kitapları hala raflarda diziliydi. Günlüğü masanın üzerinde duruyordu. Onu almayı nasıl unuturdu? Masaya doğru yürüyüp günlüğe dokundu, açmaya yeltendi ama sonra vazgeçti. Bu onun özeliydi.

    Çalışma odasından çıkarken kapı çaldı. Uzun koridoru geçip kapıyı açtı. Ali karşısında elinde bir poşetle  dikiliyordu.

"Ooo, Murat Bey. Hoş geldiniz. Özlettiniz kendinizi." dedi ağzı kulaklarına varmış şekilde.

"Hoş bulduk Ali. Nasılsın?"

"İyiyim Murat Bey. Siz?"

"Ben de iyi gibiyim işte. Hayırdır o elindeki poşette ne var?" Ali poşete baktı ve birden hatırlamış gibi poşeti Murat'a uzattı.

"İpek Hanım birkaç ay önce getirmişti. Eve götür, bırak, dediydi ama ben siz evde yokken girmek istemedim. İçinde bot var. Bir de on lira para bıraktı. Bardak borcu muymuş neymiş? Tam anlamadım." Murat gözlerini devirdi. Demek unutmamıştı söylediklerini. Aylar sonra gelip botları bir de kırdığı bardağın borcunu bırakmıştı. Bu kadın Murat'ı acıdan öldürmeye niyetliydi galiba.

"Ali sakın bana o on lirayı vereyim deme. Of ya! Bu kadınlar niye böyle Ali? Anlamıyorum."

"Ayrıldınız mı şimdi tamamen?" Murat, Ali'ye baktı şaşırarak.

"Sen nereden biliyorsun?"

"Apartman dedikodusu işte. Bana da geliyor. Yanlış anlamayın. Herkes üzüldü bu duruma. Hala insanlar sizin gibi bir çiftin nasıl ayrıldığına şaşırıyor?"

"Ali bir de gelmişsin bizim dedikodumuzu benimle yapmaya kalkışıyorsun. Hadi işinin başına dön. Sonra apartman yöneticisi ile başın belaya girecek yerinde durmadığın için."

Bir Ayrılık Bir de Bebek(Tamamlandı)Where stories live. Discover now