27.

28.9K 2.1K 113
                                    


     Elif gece İpek ile kaldıktan sonra sabah erken kalkıp gittiği için İpek de onunla beraber erkenden uyanmıştı. Uykulu gözlerle evin içinde dolaşıp kendini oturma odasında bir koltuğa atarken bugün hiç de halinin olmadığını fark etti. Hasta mı olacaktı yoksa? Yorgunluktan ve uykusuzluktan koltuğa öylece uzandı ve gözlerini kapattı. Uyumaya çalıştı ama bir kere uyanmıştı, tekrar uyuyamıyordu. Gözlerini açıp tavana baktı bir süre. Sonra kalktı, mutfağa girdi, kendisine tost ve kahve yapıp bahçeye çıktı, dün akşam koydukları ve kaldırmadıkları masaya oturdu. Tavuklar gıdaklıyordu, bir horoz durmadan ötüyordu... Yeni yeni aydınlanmaya başlayan hava yaz olmasına rağmen serindi. Üstünden bir titreme geçerken kahvesinden yudumladı. Madem uykusu vardı uyuyamıyordu, o zaman uykusunu açardı.

     Bir süre oturup kahvesini içip tostunu yiyerek etrafı seyretti. Gölün üzerinde güneşin yavaş yavaş gökyüzüne yükselen yüzünden saçılan ışınların akisleri parlıyordu. Çiftlik bu saatlerde ne kadar sakin oluyordu, uzun zamandır sakin bir hâline rastlamamıştı. Hep bir kargaşa, koşturmaca hakimdi halbuki. Ayağını oturduğu sandalyede salladı, geriye yaslandı ve derin bir nefes aldı. Keşke her zaman şöyle hissettiği gibi huzurlu hissetseydi.

     Birkaç saat sonra çiftlik hareketlenmeye başlamıştı. İşçiler gelmiş, evin içinde kahvaltı hazırlama telaşı oluşmuş ve İpek yine işe gitmek için hazırlanmaya başlamıştı.  Hazırlıklarını yapıp aşağıya indiğinde açık kapının eşiğinde elindeki bir zarfla bekleyen Niyazi'yi fark etti.

"Günaydın Niyazi. Hayırdır o elindeki ne?"

"Postacı getirdi İpek Hanım. Size gelmiş." İpek kalan son merdiven basamaklarını da inerek Niyazi'nin elindeki zarfı aldı.

"Sağ ol Niyazi. Ben bakarım buna."

"Tamam İpek Hanım. Ben işime döneyim."

"Kolay gelsin Niyazi."

"Sağ olun İpek Hanım." Niyazi giderken İpek elindeki zarfla beraber mutfağa ilerledi. Her zamanki gibi Emine kahvaltı hazırlıyordu. İpek elindeki zarfı masaya bırakıp mutfak tarafına geçti. Emine de hamileydi ve onu fazla yormak istemiyordu. Hemen ona yardım etmeye koyuldu. Dolaptan kahvaltılıkları çıkartıp tabaklara koyarken Emine hiç ses etmiyordu. Daha önce de itiraz edecek olmuş ama İpek bir türlü vazgeçmemişti ona yardım etmekten. Kahvaltı hazırlandıktan sonra İpek ve Emine masa başına oturmuşlardı. Çocuklar henüz uyanmamışlardı ve Handan Hanım babasının ilaçlarını veriyordu. Emine ve İpek çaylarını içerken, Emine'nin gözü masanın üzerindeki zarfa takıldı.

"İpek Hanım, o zarf sizin mi?" İpek, genç kadının sorusuyla birden zarfı hatırlayıp koyduğu yere baktı ve uzanıp zarfı aldı.

"Evet bana gelmiş. Üniversite ismi yazıyor üstünde, herhalde Derin için göndermişlerdir. Biliyorsun, tercih dönemleri bu zamanlar... Yine de bir bakayım." diyerek zarfı açtı köşesinden yırtarak. İçinde iki tane kağıt vardı. İkisini de çıkardı. Bir tanesi davetiyeydi. Bir üniversitenin girişimcilik organizasyonu davetiyesiydi. Bazen gelirdi böyle kendisine davetiyeler. Şaşırmadı. Davetiyeyi bir kenara koyarak diğer katlı olan kağıdı açtı. Bir şeyler yazıyordu üstünde. Yazıya hemen hızlıca göz gezdirdi ve okudukları ile donup kaldı. Sonra şaşkınlığını üstünden atarak kendisine merakla bakan Emine'ye güldü.

"Yılın En İyi Girişimci Kadın Ödülü'ne layık görülmüşüm. İnanmıyorum ya. Bir an şaşırdım kaldım."

"Ay, İpek Hanım! Çok tebrik ederim sizi." Emine'nin neşeyle şakıyan sesiyle iyice mutlu oldu genç kadın.

"Sağ ol, Emine. Çok mutlu oldum ya. Hiç böyle bir şey beklemiyordum..."

"En çok siz hak ediyorsunuz. Çalışıyorsunuz, pes etmiyorsunuz, her şeye rağmen dimdik ayakta durabiliyorsunuz. İnsanlara çok iyi bir örneksiniz İpek Hanım." İpek elini uzatıp Emine'nin masanın elindeki elinin üzerine koyarak, sıktı dostça.

Bir Ayrılık Bir de Bebek(Tamamlandı)Where stories live. Discover now